30 Ekim 2007 Salı

iller arasi kaç kilometre?

PR: ? I: ? L: ? Cached: ? I: ? L: ? LD: ? I: ? L: ? Rank: ? Age: ?IP: ? whoissourceRobo: ?Sitemap: ? Density

Sayfa düzgün görüntülenemiyorsa orjinal sayfayı kullanabilirsiniz.

27 Ekim 2007 Cumartesi

illerimiz - Kutahya

Kütahya


Yerleşim tarihi itibariyle 7 bin yıllık bir geçmişe sahip olan Kütahya İli, topraklarında barındırdığı uygarlıklara ait çok zengin bir kültürel mirasın da sahibidir.
Sanat değeri yüksek kaliteli seramikleriyle ünlü Hititlerin, barışçı bir toplum oldukları, müzisyen ve sanatçıları korudukları bilinen Friglerin, heykeltraşlıklarıyla ünlü Roma ve Bizanslıların, anıtsal mimaride ileri gitmiş, edibi, şairi, mutasavvıfı bol Selçuklu, Germiyanlı ve Osmanlıların birikimini yansıtan Kütahya, tarihinin her devresinde önemli bir ilim ve kültür merkezi olagelmiştir.
Antik kaynakların, masalcı Ezop''un doğum yeri olarak gösterdiği Kütahya, Germiyanoğulları Devletinin başkenti, Anadolu Beylerbeyliğinin merkezi ve şehzadelerin valilik yaptığı kent olarak Osmanlı tahtının staj yerlerinden biridir.Ünlü gezgin ve edebiyatçı Evliya Çelebi''nin de memleketi olan Kütahya, Osmanlı sarayına gelin verdiği Devlet Hatun''un sürekli himayesini görmüş, Kütahya''dan yetişen çok sayıda bilim adamı ve sanatkar şehzadelere öğretmenlik yapmıştır. Bu durum, saray kültürünün Kütahya''da da yaşanmasını sağlamıştır.
Kütahya, her alanda yetiştirdiği insanlarla Anadolu kültürüne büyük hizmetlerde bulunmuştur. Kütahyalı, tarih boyunca iyinin, güzelin, doğrunun yanında olmuş, insani değerleri korumuş, çelebilik mevkiine taşımıştır.

illerimiz - Konya

Konya


Konya''da ve çevresinde yerleşik düzen Prehistorik (Tarih öncesi) çağdan başlar. Bu çağ içinde Neolitik - KaIkolitik - Erken Bronz Çağ kültürlerini görürüz.

Bu çağın iskan yeri olan höyükler, Konya il sınırları içindedir. (Çeşmelisebil''in ortasında da bir adet höyük vardır.) Neolitik Devre (MÖ. 7000-5500) ait buluntular, Çatalhöyük''teki arkeolojik kazılarda meydana çıkmıştır.

Bugün Konya''nın bir semtinin içinde kalan Karahöyük''te Hitit iskanı görülmektedir. Senelerdir sürdürülen arkeolojik kazılar bu çağı anlatan buluntular vermektedir.

Anadolu''da Hitit egemenliğine son veren Friygler Trakya''dan Anadolu''ya göç etmiş kavimlerdir. Alaaddin Tepesi ve Karapınar, Gıcıkışla, Sızma''dan elde edilen buluntular MÖ VII. yüzyıla aittir. Frygyalılardan sonra Konya (KAVANİA) Lidyalılar ve İskender''in istilasına uğramıştır. Daha sonraları Anadolu''da Roma hakimiyeti sağlanınca Konya İkonium olarak varlığını korumuştur. (MÖ 25) Antalya''dan Anadolu''ya çıkan Hıristiyan azizlerden St. Paul Antiochia (Yalvac''a) sonra İkonium''a (Konya''ya) gelmiştir. Bu devirde Hatunsaray Lystra-Derbe ve Laodica (Ladik; Halıcı) ve Sille önemli Bizans yerleşim yeridir.

İslamiyetin Anadolu''da yayılması ile Bizans''a (Yani İstanbul''a) Arap akınları başlamıştır. Emeviler, Abbasiler, Konya üzerinden akınlar yapmışlardır.

1071 tarihindeki Malazgirt Meydan Savaşı''ndan sonra Anadolu''nun büyük bir kısmı ile beraber Konya''da Selçuklular tarafından Bizanslıların elinden alınmıştır.

Anadolu Selçuklu Sultanı Süleyman Şah 1076 tarihinde Konya yı başşehir yapmıştır.1080 tarihinde başkent İznik''e nakledilmiştir. Kılıç Aslan I. 1097 tarihinde başşehri Konya''ya taşımıştır. Konya 1097 tarihinden 1277 tarihine kadar aralıksız Anadolu Selçuklularının başşehri olmuştur.

Konya 1277 tarihinde Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından ele geçirilmiştir. Karamanoğulları devletinin egemenliğine geçmiştir. Osmanlı Padişahlarından Murat II. 1442 tarihinde de Karamanoğulları hakimiyetine son vermiştir.

Konya Osmanlı Devleti zamanında şöhret ve itibarını devam ettirmiştir. Osmanlı sultanlarından Yavuz Sultan Selim, Mısır ve İran seferleri sırasında Konya''da konaklamıştır. Kanuni Sultan Süleyman İran, Murat IV ise Bağdat seferi sırasında Konya''da kalmışlardır.

Cumhuriyet Devrinde hızla büyüyen ve gelişen Konya, tarihi eserleri ile bugün açık hava müzesi görünümünde bir şehirdir.

illerimiz - Kocaeli - izmit

Kocaeli


Marmara Bölgesi’nin Kuzey doğu kesiminde yer alan Kocaeli, tarihi gelişimi M.Ö.ki yıllara dayanan ve izleri halen günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin yaşandığı bir bölgedir.
İlk çağlarda, Bithynia adı verilen bölgede kurulan kentler, sırasıyla, Olibya, Astakoz, Nicomedia, İznikmid, İzmid ve Kocaeli adlarını almıştır.
Asya ve Avrupa doğal geçiş yolları üzerinde önemli bir kültür, ticaret ve jeopolitik köprü işlevi gören kent, M. Ö. bugünkü İzmit’in güney doğusuna, Başiskele çevresine yerleşen Megaralı göçmenler tarafından M.Ö. 712 yılında kurulmuş ve Astakoz adını almıştır. Kent, M.Ö. 300 yılına kadar yöreye egemen olmuş, M.Ö. 500-435 yılları arasında bağımsız bir kent olarak yaşamış ve kendi adına sikke bastırmıştır. M.Ö. 262 yılında Astakoz halkı, bugünkü İzmit’in bulunduğu alanda kurulan bölgeye yerleşmiş ve kent Bithynia kralı olan Nikomedes dolayısıyla Nikomedya adını almıştır. Nikomedya 1331 yılında Osmanlı egemenliğine geçtikten sonra, önce İznikmid, daha sonra İzmid (İzmit) adını almıştır.
İzmit ilk olarak 11. yy ‘ın sonlarında Selçuklular zamanında Türk egemenliğine alındı. (1078) Daha sonra Haçlı Seferleri sonunda kısa bir süre Haçlı Ordusu komutanı Aleksios Komnenos tarafından işgal edildi. Türk egemenliğine kesin olarak geçişi, Orhan Bey döneminde oldu. 1331 yılında Uçbeyi akçakoca tarafından Osmanlı topraklarına katıldı. İl, Kocaeli adını ise, bu yöreyi Osmanlı Devleti’ne katan, Osman Bey ve oğlu Orhan Bey’in uç beylerinden olan Akça Koca’dan almıştır.
Bu tarihten sonra kente, önce İznikmid, daha sonra İzmid (İzmit) adı verildi. Kent en parlak dönemine Kanuni Süleyman zamanında ulaştı. 19.yy İstanbul-İzmit arasında işleyen ve 1873 yılında Haydarpaşa-Ankara demiryolunun kente ulaşmasından sonra İzmit’in ticari ve sosyal yaşamı canlanmaya başladı.
I. Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkımlar sonucu önemini bir süre yitiren ve İngilizler ile Yunanlılar tarafından işgal edilen İzmit, 27 Haziran 1920 de Türk Orduları tarafından işgalden kurtarıldı. Cumhuriyet Döneminin başlarında İzmirt Kocaeli ilinin merkezi oldu ve 1950’ li yıllardan sonra hızla gelişerek büyük bir sanayi ve ticaret merkezi haline geldi.

illerimiz - Kilis

Kilis


Kilis İ.Ö. 1460 yıllarında Halep krallığına bağlıydı. Hitit imparatorluk döneminin başlamasıyla Hitit etkisine girdi. M. Ö 356 da Makedonya''dan yola çıkan büyük İskender kuzey batıdan güney doğuya doğru bütün Anadolu topraklarını işgal ederek İskenderun körfezine dayanarak İskenderun''u kurup Kilis üzerinden mısıra doğru yoluna devam etmiştir.

M. Ö. 323 yılında İskender''in ölümüyle imparatorluk 3 general arasında paylaşıldığında Kilis ve çevresi Selefki''nin egemenliği altına girmiş ve 227 yıl Selefkiler devletinin egemenliği altında kalmıştır. Türklerin bölgeye gelişi 8. yy da başlar. Harun Reşit El-Mehdi döneminde Orta Asya''dan koparak islamiyeti kabul eden horasanlı oğuz boyları gruplar halinde Abbasilerin hizmetine girmeye başlarlar. Kentin bugün bulunduğu yerde Kilis adıyla gelişmesi Mısır-Türk kölemen devleti zamanında yani 1250 li yıllarda başlamıştır. Osmanlı devleti topraklarına yavuz sultan selim tarafından 23 Ağustos 1516 da Mercidabık köyü civarında yapılan ve aynı adla anılan savaş sonucunda katılan Kilis bu dönemde Halep eyaletine bağlı bir sancaktı. Kilis Mondros mütarekesiyle aralık 1918 de önce İngilizler daha sonrada Fransızlar tarafından işgal edilir. Bölgedeki Ermeniler Fransızlarla birleşerek Kilislilere zor günler yaşatırlar. Tüm yurtta seferberliğin başlamasıyla Kilis''te kurulan Kilis Kuva-i Milliyesi düşmanlarla kahramanca çarpışarak 6 aralım 1921 de kendi kurtuluşunu kendi kazanır ve Gaziantep e yardıma gider. Kilis 1927 yılında G.antep il olunca G.antep''e bağlı bir ilçe olmuştur.Ve 6 haziran 1995 tarihinde de il statüsüne kavuşmuştur.

illerimiz - Kirsehir

Kırşehir


Kırşehir ilinin bulunduğu topraklar, tarihte Anadolu’da ilk siyasi birliği kuran Hititlerin toprakları içinde bulunuyordu. Hititlerin iç savaş ve iktidar kavgaları ile dağılıp yıkılmasından sonra bu topraklara Asurlular hakim olmuştur. Persler MÖ. 6. asırda bu bölgeyi istila etmişlerdir. MÖ. 4. asırda Makedonya kralı İskender Persleri yenmiş,Anadolu ve İran’ı istila ederek Makedonya devletine katmıştır.
İskender’in ölümü ile bu bölge (Asya) Selevkos Devleti’nin nüfusunda kalmış ise de aslen bu bölge Kapadokya Krallığının olmuştur. Kapadokya Krallığı Roma İmparatorluğunun hakimiyetini tanımış ve bilahare Roma İmparatorluğu Kapadokya Krallığı ile birlikte bu bölgeyi kendine bağlamıştır. MS: 395 senesinde Roma İmparatorluğu Batı ve Doğu olarak ikiye bölününce bütün Anadolu gibi bu bölgede Doğu Roma (Bizans) ın payına düşmüştür.


1071’den sonra Anadolu toprakları Türklere açılınca, Kırşehir’in Türk tarihine katılma devri başlıyor. Kutalmış oğlu Süleyman Şah, kent ve çevresini Anadolu selçuklular’ına bağlıyor. 1402’de Osmanlı’lar Ankara savaşında, Timur’a yenilince, Kırşehir ve yöresi,

Karamanlılar’a veriliyor. Çünkü bu savaşta Karamanlı’lar Timur tarafını tutup ona yardım etmişlerdir. Fatih Sultan Mehmet’in Karamanlı’ları yok etmesinden, Yavuz Sultan Selim’in Dulkadiroğullarını tarihten silmesinden sonra, Kırşehir kesinlikle Osmanlı’ların egemenliğine geçiyor. Celali isyancıları zaman zaman şehre saldırıp yağmalama yapmışlardır.

Bir ara Selçuklulara bağlı Danişmendoğulları bu bölgede hakim olmuşlar ve 1120’de Selçuklulara bağlı bir vilayet daha sonra Konya Selçukluların bir vilayeti olmuştur. 12. asırın 2. yarısında şehir gelişmiş ve Anadolu’nun bağrın da en büyük ilim ve kültür merkezlerinden biri haline gelmiştir.





Kırşehir Anadolu da “ahlaki” denen tasavvufi esnaf teşkilatının en mühim merkezlerinden biri olması ile 14. asırda oldukça gelişmiştir. Meşhur Ahi Evran Kırşehir’e yerleşmiş, Mevlevi tarikatı gelişmiş ve büyük mutasavvıf ve Türk şairi Aşık Paşa burada yaşamıştır.Bu asırda müstesna bir kültür ve ilim merkezi olmuştur.

1.Dünya savaşı bitmiş, Osmanlılar savaşta yenilince savaşın galipleri, Anadolu’yu bölgelere ayırıp, istila etmeye başlamışlardır. Osmanlı sultanları, saltanatlarını sürdürmek için herşeye göz yummuşlardır. Halk durumunda menmun değildir. Bu görüşü savunanların başında Mustafa Kemal Paşa gelmektedir. Ya istiklal, ya ölüm parolasından yola çıkarak; er geç geldikleri gibi gideceklerdir, demektedir.

Kırşehir bu tarihi yol ayırımında Mustafa Kemal Paşadan yana çıkar. Gerek yiyecek-giyecek, gerek para ve gerekse asker olarak tüm Gücünü Paşa’nın emrine verir. Kurtuluş savaşı sona erdiğinde, Kırşehir’li her aile ya birkaç Şehit vermiştir. Ya da her ailenin birkaç gazisi vardır.

19. yy ikinci yarısında Kırşehir sancağı Ankara vilayetine bağlandı. Cumhuriyet devrinde il merkezi oldu. 1954’te ilçe merkezi olarak yeni kurulan Nevşehir iline bağlandı ise de 1957 yılında yeniden kurulan Kırşehir iline merkez oldu.

illerimiz - Kirklareli

Kırklareli


KIRKLARELİ ve KIRKKİLİSE OLAYI

Türkler, Kırklareli 'ni Bizanslılardan 1368 de ikinci kez aldıkları zaman adı Rumca 'da "yurttaşlar topluluğu" anlamına gelen SARANTA ECCLESIA idi; yani KIRKKİLİSE. İlimiz Kırkkilise ismini muhtemelen Hırıstiyalığın 313. yılında İmparator Konstantinus tarafından serbest bırakılıp varlığının Roma Devleti tarafından resmen kabul edilmesinden sonra almıştır.
Yunancada "yurttaşlar topluluğu " kelimesinden alınan kilise ismi " Dindarlar Birliğini" oluşturdu. Bundan sonra kilise eyalet yöntemlerine uygun olarak dinsel bölgeler oluşturmaya başladılar. Kırklareli bu dönemde yurttaşlar topluluğunun yeriydi. Kırklareli aynı zamanda "İlk Hıristiyan Yeri" olması dolayısıyla da "Kutsanmış Kent" olarak geçmektedir tarihe. Sonraki yıllarda Dindarlar Topluluğu tarafından "Ruhların Kurduğu Kent" olmuştur.

1603 yılında ilimize gelen gelmiş olan Polonyalı yazar Simeon, Kırklareli 'nin kayalık bir arazi üzerine kurulduğunu ve kilise çokluğundan dolayı Greklerin buraya Dessera Kondi Eklesiai denildiğini yazmaktadır.

Türkler, Kırkilise adının Hıristiyanlık inancı ile yakın ilgisi olduğundan şehri aldıktan sonra buna saygı göstermişler ve geleneklere uygun olarak adını değiştirme çabasına girmemişlerdir. Cumhuriyetin gelmesi ile "Kırkazizler" olarak ifade edilen şehrin adı Kırklareli olarak değiştirilmiştir.


Kırklar Olayı; Peygamberimizin gece yolculuğu sırasında Arş'da (göğün dokuzuncu katında) meydana gelmiştir. " Kırk Hatun Ziyareti " ve " Kırk Kızlar " da bu " Kırk Olayları " ndan belli başlılarıdır. Görülüyor ki; Kırklar Olayı tarih içerisinde Trakyayı ve Balkanları derinden etkilemiş, özgün bir kültürün ve efsanenin yaratılmasına neden olmuştur.

illerimiz - Kirikkale

Kırıkkale


İlin Adı : Kırıkkale''nin adının, şehrin 3 km. Kuzeyindeki Kırıkköyü ile kendin merkezindeki Kaletepe''nin kısaltılarak birleştirilmesinden ortaya çıktığı söylenir. Bu ismin halk tarafından9 yakıştırıldığı kanaatı yaygın olmakla beraber bölgenin ismi Osmanlı arşiv belgelerinde, şimdiki haliyle Kırıkkal''a biçiminde geçmektedir.

XVI. ve XVII. Yüzyıllarda, doğudan gelen çeşitli Türk aşiret ve cemaatlerinin Anadolu''da - bilhassa Orta Anadolu''da- iskan edildikleri bilinmektedir. Bunlardan "Oğuz, Oğuzhan" adı verilen büyük bir oymağın Ankara yakınlarında, o zamanki söyleyişiyle "Kırıkkal''a " ya yerleştirildikleri belgelerde ifade edilmektedir.

Yörükan taifesinden olduğu zikredilen Oğuz Oymağı, Anadolu''yu Türkleştirerek ve İslamlaştırarak, Türk vatanı haline getiren, aynı zamanda "Türkmen adıyla da bilinen büyük bir aşirettir. Bu durumda bölgenin adının en az 400 yıllık bir tarihe sahip olduğunu kabul etmek gerekir.



Türklerden Önce : Yörenin çok eski bir tarihi geçmişi mevcuttur. Bugün Kırıkkale il sınırları içinde kalan bazı tarihi kalıntılar, ören yerleri ve höyüklerin varlığı ile bazı araştırma ve incelemelerde M.Ö. yıllara ait arkeolojik buluntulara rastlanması, Kırıkkale''nin coğrafi alanının ne kadar eski bir yerleşim sahası olduğunu gösterir.

Keskin''e bağlı Ceritkale köyü yakınlarında kaya kabartmaları ve mağaradaki resimler; Göçbeyli ve Efendi köylerindeki höyüklerde ele geçen buluntular;yörenin, Hititlerin önemli yerleşim merkezig olduğunu göstermektedir. Yine Kırıkköy ile Kaletepe;Sulakyurt ve Delice İlçelerinin değişik yerlerinde Bizans ve daha eski dönemlerden kaldığı bilinen arkeolojik eserlere rastlanması da bu düşünceyi doğrulamaktadır.

Ayrıca 1991 yılında bir Japon arkeoloji heyetinin Kırıkkale-Keskin bölgesinde yürüttükleri yüzey araştırmalarında, bölgede toplam 24 höyük ve 5 düz yerleşim yeri tespit edilmiştir. Düz yerleşim yerlerinden toplanan çanak-çömlek parçalarının çoğunun Roma ve Bizans çağına ait olduğu tesbit edilmiştir. Höyüklerden toplanan çanak-çömlek parçalarının da Eski, Orta, Geç Tunç ve demir Çağlarına ait olduğu anlaşılmıştır.

Bu yöre milattan önceki dtönemlerden Hititklerden başka, Frigler, Etiler, Lidyalılar, Sümerler ve Galatlar gibi devlet ve toplumların idare altında kalmıştır.

Türklerden Sonra : Malazgirt Zaferinin 1071''de kazanılmasından sonra Anadolu''nun kapıları Türklere açılmış, buralar hızlı bir şekilde Türk-İslam diyari haline getirilmiştir. İşte o dönemlerde Kırıkkale ili dahilinde bulunan bazı yerlerinde ilk fethedilen İslam beldelerinden olduğu görülmektedir.

Türk ve İslam aleminin büyük mutasavvıfı ve evliyası Hoca Ahmet Yesevi''nin oğlu Haydar Sultan''da Anadolu''daki bu mücadelede de yer almıştır.

Bu mücadelenin, Kırıkale''nin en yüksek dağlarından biri olan Behrek Dağı eteklerinde ve civarında Konur Kasabası, Haydar Sultan ve Halil Dede köylerinin bulunduğu mahallerde yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Hatta Haydar Sultan''ın yaptığı savaşta, kafirlere esir düşerek, bugün aynı isimle anılan bu köydeki kuyuya hapsedildiği ve kabrinin de burada bulunduğu ve bu zatın Hoca Ahmet Yesevi''nin oğlu olduğu kaynaklarda geçmektedir.

Diğer taraftan, Balışeyh ilçesinin de o döinemlerde, yani Anadolu''da ilk kurulan Türk yerleşim alanlarından olduğu bilinmektedir. Buradaki taştan yapılmış eski cami ve türbe Selçuklular tarafından 1121 yılında inşa edilmiştir.

Aslında Kırıkkale bölgesi tarihini Ankara tarihiyle birlikte düşünmek, incelemek ve araştırmak uygun olur. Çünkü çok yakın olması nedeniyle buralar, eskiden beri Ankara''ya bağlı bir yöre olarak kalmıştır. Ankara''nın Türklerin eline ilk olarak 1073 yılında geçtiği dikkate alınırsa, Kırıkkale bölgesinin de- genel olarak- aynı yıllırda Türkleşmeye ve İslamlaşmaya başladığı kabul edilebilir. Bazı Haçlı seferleri sırasında buralar tekrar Bizanslıların eline geçmiş olmasına rağmen XII. Yüzyıldan itibaren Selçukluların hakimiyetine kesin olarak geçmiştir. Daha sonraki asırlarda Orta Asya''dan, Anadolu''ya göç eden Oğuz Türk boylarından pek çok aşiret ve cemaat Kırıkkale bölgesinde iskan edilerek, buralar bütünüyle Türk ve İslam diyarı haline getirilmiştir.

Cumhuriyet Döneminde Kırıkkale : Bilindiği gibi Kırıkkale temelleri 1925''lerde atılan bir Cumhuriyet şehrimizdir. 70 Yıllık gelişmesi, büyümesi ve bugüne taşınması MKEK ile olmuştur. Kırıkkale''nin kurulduğu arazi Kırıkköyü arazileriydi. Kırıkköyü 1925''ten önce 12 hanelik küçük bir köy idi. Kaletepe ise 3-4 km.ötede, aslında bilinen anlamda bir kale olmayıp boz toprakların oluşturduğu bakımsız ve ağaçsız bir tepeydi. 1960 yılından itibaren ağaçlandırma çalışmaları başlatılmıştır.





Kırıkkale şehrini ortaya çıkaran esas sebebin; 1921 yılında buralarda İmalatı Harbiye Fabrikası''nın kurulmasına karar verilmesi ve 1925 yılında top ve mühimmat fabrikalarının temellerinin atılmış olmasıdır. O tarihlerde Kırıkköyü''nün muhtarı olan Hüseyin Kahya ile Yahşihan köyü öğretmeni Hüseyin Avni Bey''in bu olaylarda yardımcı oldukları bilinmektedir.

1925 yılında Top ve Mühimmat Fabrikası''nın temellerinin atılması, Kırıkkale''nin şehirleşmesinin çekirdeğini oluşturur. Aynı kuruma bağlı fabrika sayısı arttıkça personel ve işçi sayısı da artar. Görülmemiş biçimde nüfus artışı görülür. Yeni gelen işçilerin konutları ve halka halka mahalleler çevreye yayılır. Demiryolu, fabrikalarla yerleşim bölgesi arasında sınır oluşturulur.

İlk aşamada, fabrikaların teknik ve idari personeli için yapılan sosyal tesisler ve az sayıda lojman da hemen tren istasyonu civarında yapılır. Fazla konut yoktur. Çünkü çalışanlar, yani işçiler askerdir ve kışlada kalırlar. Sonraları sivil işçilerin işe alınmasıyla konut bölgeleri genişlemiş burası kentin merkezi olmuş, İstasyon Mahallesi adını almıştır. Sanayi kesimine ait sosyal tesis ve işletmelerde aynı yerde genişleyerek Fabrikalar Mahallesi adını almıştır.

1931-1941 yılları dönemi Kırıkkale''nin gelişmesinde ikinci aşamayı oluşturur. Hizmete açılan fabrika sayısı hızla çoğalmış, buna bağlı olarak da işçi ihtiyacı artmıştır. Kırıkköyünden ve çevre köylerden akın akın işçiler gelmiştir. Bu dönem şehre rastgele bir yerleşmenin de başladığı dönemdir. Bu dönemde 6 mahalle daha oluşmuştur. Ovacık, Yenidoğan, Hüseyin Kahya, Tepebaşı, Gürler ve Kurtuluş Mahalleleri, Devlet daireleri ve okulların bir bölümünün kurulma ve açılması bu dönemdedir

1929''da Belediyelik, 1944 yılında da ilçe olan Kırıkkale, küçük bir kasaba görünümünü alır. Kentin bir sanayi şehri olarak öneminin artması ve artan nüfusun baskısıyla, Çallıöz, Güzeltepe ve Sanayi Mahalleri kurulmuştur.

1945 ve 1950''lerdeki nüfus artışı ve hızlı göç olayı ile sadece yakın çevredeki köylerden değil; Orta, Doğu, Güneydoğu ve Karadeniz bölgesi illerinden hızlı bir nüfus akışı olmuş ve Kırıkkale büyümüş ve gelişmiştir. 1955''lerde konut alanları Samsun Karayolu üzerine, kuzeye doğru taşmış ve doğya da genişlemiştir. Karyaka ve Kızılırmak mahalleleri de bu dönemde oluşmuştur.

1960''lı yıllarda Kırıkköyü ve Yuva köyünü mahalleleri içine katan Kırıkkale, 1970''li yıllardan itibaren hızlı nüfus artışıyla birlikte mahallerini de artırmıştır. 1925''lerde 12 hanelik bir köyden 2001''de 25 mahalleli ve 205.208 nüfuslu bir yerleşim alanı ortaya çıkmıştır.

illerimiz - Kayseri

Kayseri


Mazaka, Kaisareia, Kayseri... 6000 yıllık bir şehir... M.Ö. 2000 yıllarında Anadoluya gelen Hititler, Kayseri yakınlarında Kültepeyi (Kaniş) kurmuş. M.Ö. de Mazaka adıyla Bağımsız Kapadokya Krallığının başkenti olan şehirde inanmayacaksınız belki ama 400 bin kişi yaşıyordu. M.S. 1782 de Roma eyaleti olan bölgenin başkenti olan şehrin adı artık Kaisareiadır. Bizans, 691 ve 721 yılları arasında Arap akınlarına uğrayan kent 1071 de Selçukluların egemenliğine geçer. Şehir daha sonra sırasıyla Danişmendliler, Moğollar, Eretna Beyliği ve 1398 yılında da Osmanlıların yönetimine geçer.

Nihayet 1463 yılında Fatih Sultan Mehmet şehri Karamanoğulları''ndan alarak Osmanlılara bağlamıştır. Osmanlılar zamanında Kayseri, 1511''de Şahkulu ve Celali isyanları, 16. yy. sonrası Karayazıcı isyanı, 1624''te de Abaza Mehmet Paşa isyanı gibi önemli siyasi olaylara sahne olmuştur.

18. yüzyılda ise, devletin sıkıntılarından faydalanarak hanedan ailelerinin ortaya çıkması, eşkiyanın artması şehrin sosyal ve ticart hayatını etkileyen en önemli olaylardır. Bu arada, şehir 1717 ve 1835 yıllarında iki büyük zelzele geçirmiş, harap olmuştur. Kayseri, XIX. yüzyıl sonlarında Ankara vilayetine bağlı Kayseri Sancağı''nın merkezi olmuştur.

Kurtuluş Savaşı sırasında Develi''nin Bakırdağ bucağı bir süre Fransız işgali altında kalmıştır. Yunanlıların Haymana''ya kadar ilerlemesi üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 24 Temmuz 1921''de hükümet merkezinin Kayseri''ye taşınmasına ve Ankara halkının da Kayseri''ye göç etmesine karar vermiştir. Kayseri''deki lise binası TBMM toplantıları için hazır duruma getirilmiştir.

Kayseri bağımsız sancak merkezi iken; 1924 Anayasası ile vilâyet yapılmış, Cumhuriyet''in ilk yıllarında 39.500 nüfuslu, harap, küçülmüş, fakirleşmiş bir şehir halini almıştır. 1927 yılında demiryolu hattının şehre ulaşması ile ulaşımda büyük bir gelişme olmuştur. Kayseri Tayyare Fabrikası ile 1935''te Sümerbank Bez Fabrikası''nın kuruluşu, Kayseri''yi bir sanayi şehri yapmıştır. Daha sonra 1950''li yıllarda şehirde büyük bir imar faaliyeti yapılmış, Türkiye''de ilk defa "Sanayi Sitesi" kurulmuş, birçok özel fabrika ve Kayseri Şeker Fabrikası açılmıştır. Kayseri bugün Orta Anadolu''nun sanayi ve ticaret merkezi olma gururunu taşırken, kültür ve turizm yönünden de büyük atılımlar içindedir.

illerimiz - Kastamonu

Kastamonu


Türkiye'nin cennet köşelerinden biri olan Kastamonu, büyük şehirlerin gürültüsünden kaçmak isteyenlerin sığınabilecekleri bir huzur bölgesi, panoramik dağlarıyla, yemyeşil ovalarıyla, zümrüt sahilleriyle, zengin kültürel varlıklarıyla bir çok alternatifler sunan bir tatil beldesidir.

Eski bir yerleşim alanı olduğu bilinen Kastamonu yöresi MÖ.18.yy.da Gas'ların yurdu olmuş, zamanla Hititler, Firigler, Kimmerler, Lidyalı'lar, Pers'ler, Pontuslular, Romalılar ve Bizanslıların yönetimine geçmiştir. Romalıların bu yörede kurduğu Paflagonia isimli eyaletin merkezi olan pompei-polis höyüğü bugünkü Taşköprü ilçesinde bulunmaktadır. Bizans hanedanı komenoslar tarafından yapılan ve Kastamonu şehrinin tarihsel çekirdeğini oluşturan Kastamonu kalesi görkemli görüntüsüyle ziyaretçileri asırlardır selamlamaktadır.

Kastamonu geleneksel Türk evi ve yakın dönem osmanlı mimarisi örneklerinin yoğun olarak bulunduğu ender illerdendir. Kentsel sit kapsamına alınmış olan Kastamonu, Taşköprü, İnebolu, Küre ve Abana'nın eski mahalleleri ve yapıları ziyaretçilerde nostalji ve yahranlık uyandırır.

Milli mücadele sırasında lojistik destek açısından en güvenilir bölge olan Kastamonu İnebolu limanından Ankara'ya erzak, cephane ve insan akışında büyük yararlılıklar göstermiştir. Kurtuluş savaşında en fazla şehit veren üçüncü il olan Kastamonu 'nun Araç ilçesi ise nüfus bazında en çok şehit veren yurdumuzun tek ilçesi olarak tarihin altın sayfalarında yerini almıştır.

Kastamonu'nun sahip olduğu bu zengin tarihi ve kültürel mirası kadar bir diğer zenginliği de harikulade tabiatıdır. Başta Ilgaz Dağı Milli Parkı dağcılık sporları için mükemmel bir merkezdir. Zengin orman örtüsü, çeşitli yaban hayvanları, nefis piknik yerleri ve alabalığı ile görenlerin unutamayacağı özelliklere sahiptir. Kastamonu'nun 40 km. güneyindeki Ilgaz Dağı kayak merkezi kış aylarında büyük rağbet görmektedir.

Kastamonu'nun bitki örtüs ve peyzaj açısından çok zengin yaylaları da vardır. Daha ziyade Araç, Çatalzeytin ve Bozkurt ilçelerinde bulunan bu yaylalar yaz aylarında tatillerini şehir dışında geçirmek isteyenler için önemli bir turizm kaynağıdır. Pınarbaşı ilçesinde vahşi doğasıyla Varla Kanyonu ve Türkiye'nin en derin dördüncü mağarası olan Ilgarini, kampçılar ve maceracılar tarafından keşfedilmeyi beklemektedir.

Kastamonu Karadeniz'de kirlenmemiş, betonlaşmamış 135 km. kıyı bandıyla deniz, kum ve güneş arayanlara da hitab etmektedir. Bu yılı bandında çok sayıda doğal kumsal ve bunların ardından yoğun bir orman örtüsü bulunmaktadır. Çatalzeytin'deki Ginolu ile Cide'deki Giderus koyları Karadeniz'in en güzel koylarıdır.

İşte Kastamonu bu doğal ve kültürel güzellikleriyle huzur arayan, doğayla başbaşa kalmak isteyen, kış sporlarını seven herkesi bekliyor. Dahası size zengin Kastamonu mutfağından değişik lezzetler tattırmayı (etli ekmek, biryan kebabı, döner üstü tirit, çekme helva vs.gibi) mahalli el sanatlarının (çarşaf bağları, baskı sofra bezleri, yerli dokumalar, ağaç oyma eşyaları, şimşir kaşıkları, örme sepetleri, müzik aletleri, kıstı takıları gibi) en güzel ürünlerini sunmayı vaadediyor.

illerimiz - Kars - Serhat Sehir

Kars


Kars Doğu Anadolu da ülkemizin en doğusundaki ve aynı zamanda karasal iklim dolayısıyla da en soğuk illerinden birisidir. Ancak mekanın bu olumsuzluğu ilin sanayii gelişmesinde nispeten olumsuz olmuş olsa da il turizm potansiyeli açısından bölgenin başlıca illerinden birisidir.

İl ülkemizin başlıca kış turizm merkezinden birisidir ve yapılacak yatırımlarla bu alanda daha da gelişebilir.Bunun yanı sıra kültür turizmi açısından da tarihin çok eski devirlerine uzanan antik kalıntıları ve ören yerleri ile önde gelen kültür turizmi açısından da Yontma Taş Çağından itibaren kesintisiz bir yerleşime sahne olan kent önde gelen kültür turizm merkezlerindendir.İlin inanç turizmindeki potensiyeli de dikkat çekicidir.Selçukluların M.S.1064 yılında Anadolu''ya ilk girişlerinde Anı Ören yerinde yaptıkları camiler, erken dönem Hıristiyan kiliseleri bu potansiyelin bir göstergesidir.İl bozulmamış doğasıyla da eko turizm ve spor turizmi açısından kullanılmayı bekleyen önemli bir potansiyele sahiptir.

Kars şehrinin adı bir Türk boyu olan Karsaklar''dan gelmektedir.M.Ö.130-127 yıllarında Kafkasyadan gelerek Kars çevresine yerleşen Karsaklar ilimize bu adı vermişlerdir.Bu durumda Kars en eski Türkçe il adı ünvanını kazanmıştır.Arkeolojik çalışmalarda bölgenin Yontma Taş Devrinden (M.Ö.13000-10000) itibaren kesintisiz iskan gördüğü anlaşılmıştır. Bölgede Hurriler, Urartular, İskitler, Parthlar, Sasaniler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Gürcüler, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Osmanlılar hakimiyet kurmuşlardır.Bu medeniyetlerin izlerini günümüzde Kars merkezde Anı Ören yerinde ve ilçelerimizde ayakta kalmış taşınmaz kültür varlıklarında görmekteyiz.

illerimiz - Karaman

Karaman


Karamanoğulları Beyliği yıkıldıktan sonra, Osmanlılar''ın devlet politikaları sonucu, Karamanlılar, başta Rumeli olmak üzere imparatorluğun değişik bölgelerine yerleştirilmişlerdir. Zaman İçinde, bir kısım Karamanlılar da Kıbrıs adasına göç etmişlerdir.

Ulu önder Atatürk''ün annesinin ailesi de, Kültür Bakanlığı yayınlarından vu Burhan Göksel tarafından yazılan "Atatürk''ün Soykütüğü Üzerine Bir Çalışma" isimli eserin 6.7. ve 10. sayfalarında verilen bilgilere göre, Rumeli''ye göçmüş Karamanlılardandır.

Kıbrıs Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş''ın ailesinin de Karamanlı olduğu bilinmektedir.

Karamanoğulları Beyliği tarih sahnesinden silindikten sonra Konya, Osmanlı toprakları içinde önemli bir vilayet olmuş ve "Karaman Eyaleti" adını almıştır. İdarenin başında da, her zaman
bir beylerbeyi bulunmuştur.

Larende (Karaman) ise, önec Konya Vilayetine bağlı bir sancak merkezi haline getirilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde, ilçe merkezi olmuştur.

Karaman, Osmannğulları döneminde, hiçbir zaman Karamanogulları dönemindeki, parlak günlerine kavuşamamış, mütevazi bir Anadolu kenti olarak, Cumhuriyet dönemine kadar gelmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra, Konya iline bağlı şehrin "Larende" olan adı, "Karaman" olarak değiştirilmiştir. Nihayet, 15 Haziran 1989 tarihinde çıkarılan 3589 sayılı Yasa ile Türkiye''nin 70. ili olmuştur.

illerimiz - Karabuk

Karabük

Karabük 3 Nisan 1937''de Demir Çelik fabrikalarının temelinin atılmasıyla bir sanayi şehri olarak doğmuş, ülkenin değişik yörelerinden insanların bir araya gelmesiyle oluşmuştur.

6 Haziran 1995 tarihinde Karabük il olarak yeni bir döneme başlangıç yapmış, bu çerçevede yeniden teşkilatlanırken, il envanteri ve veri tabanı oluşturma çabaları hız kazanmıştır. Bunun ilk semereleri zaman içinde alınmış, çeşitli yayın ve dokümanlardan sonra ilk kapsamlı çalışma 1999 yılında Karabük İl Yıllığı adı altında yayınlanmıştır.

Sanayi toplumundan, bilgi çağına yol aldığımız bu günlerde veri kaynaklarının çoğaltılması ve tüm insanlığın hizmetine sunulması, teknolojik gelişmeler sonucu, hem daha önemli hale gelmiş, hem de daha kolay ulaşılabilir ortamlar gelişmiştir.
Günümüz bilgi teknolojilerinde yaşanan baş döndürücü gelişmeler; ilimizi daha fazla okuyucuya tanıtma şansı vermiştir.

İşte teknolojinin bize sunduğu bu olanakları kullanarak, sanal ortamda ilimize ait birtakım özet bilgileri, insanların istifadesine sunmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Oluşturulan bu WEB sitesinde çeşitli görsel ve dokümantasyon bilgiler ile Karabük''ün tanıtılması amaçlanmıştır.

Karabük ili her ne kadar yeni kurulmuş bir il olsa da; özellikle Safranbolu gibi dünya kültür mirasına dahil olmuş, Türk kent kültürünün eşsiz örneklerini bir bütün halinde günümüze kadar taşıyan ve bu haliyle açık hava müzesi konumunda olan tarihi ve kültürel değerleri, Eskipazar ve Eflani gibi yerleşim birimlerimiz ise geçmiş dönem ve medeniyetlerin önemli yerleşim merkezlerini bünyesinde barındırmış, o medeniyetlerden günümüze önemli tarihi kalıntıları taşımışlardır.

Tarihsel ve kültürel zenginlikleri yanında, nadir doğa güzelliklerine de sahip olan Karabük, aslında çok az tanınmaktadır. Yenice’deki yağmur ormanları ve açık hava ağaç müzesi (arboratum), Ovacık ilçesinde ağırlıklı olmak üzere, ilin geneline yayılmış olan yaylaları, dünya mağara literatürüne girmiş mağaraları, kanyonları doğal göl ve göletleri ile farklı bir yurt köşesidir.

Kültürel ve tarihsel miras, eşsiz doğa güzellikleri, ulaşımının kolay oluşu ve denize günü birlik gidilip gelinebilmesi Karabük’ün turizm açısından da gelişmesine imkan sağlamıştır. Karabük, Batı Karadeniz Bölgesi’nde en önemli turizm merkezidir.
İlin ekonomisi imalat sanayine bağlı olarak gelişmiştir. Ormancılık, hayvancılık ve tarım bunu izlemektedir. İlimizde arazi şartlarının uygun olmayışı nedeniyle tarım yeteri kadarı gelişememiştir. Ormancılık ve orman ürünleri ise kırsal alanda en önemli gelir ve geçim kaynağını oluşturmaktadır.

Karabük bir sanayi şehri olarak doğmuş; demir ve çelik alanında faaliyet gösteren haddehaneler ve dökümhanelerle gelişmiştir. Bugün ise sanayi çeşitlenerek tek ürüne bağlılıktan kurtulma yolunda önemli aşamalar kaydetmiştir. Özellikle tekstil sektöründe önemli üretim artışları ve istihdam sağlanarak yurtdışına ihracat olanakları elde edilmiştir. Son dönemde ise önemli mermer rezervleri tespit edilerek işletmeye açılmış, mermer işleme tesislerinin kuruluş çalışmaları hızlanmıştır. Ayrıca; gıda, kimya, orman ürünleri alanlarında faaliyet gösteren küçük ve orta boy işletmeler faaliyetlerini sürdürmektedir.

Karabük Organize Sanayi Bölgesi kuruluş çalışmaları hızla sürerken, Küçük Sanayi Siteleri yapılmakta, Teknik Eğitim Fakültesi ve Safranbolu Meslek Yüksek Okulu’nun altyapısı geliştirilmeye çalışılmakta, yeni bölümlerle kapasiteleri ve öğrenci sayıları artırılmaktadır. Bu altyapı çalışmaları sonrasında, yeni fakülte ve yüksekokullar kurularak Karabük’te üniversite kurulması amaçlanmaktadır.

İşte bu gelişmeler, toplumsal, kültürel değerler, sözlü halk edebiyatı ürünleri, gelenekler ve görenekler ile ilimizin doğal zenginlikleri, sanal ortamda, çok özet sayılabilecek bir ölçekte de olsa verilmeye çalışılmıştır.

Toplam yönetim kalitesi gereği olarak ve bilgi çağında, değişimin gücünü kullanarak, teknolojik yeniliklerle böyle bir çalışmayı sunmanın mutluluğunu yaşarken, bu çalışmaya emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

Bilgi çağı insanlarına ve sitemizi ziyaret eden siz okuyuculara başarı dileklerimle.

illerimiz - Kahramanmaraş - Maraş

Kahramanmaraş


Anadolu''nun en eski şehirlerinden ve kültür merkezlerinden biride Kahramanmaraş''tır. Halen tamamen işlenmemiş olan folklorunun zenginliğine, yetiştirdiği alimler ve sanatçılara kadar halkında katkısı olmuştur. Eski tarihlerden beri Kahramanmaraş''ın tabii afetlere maruz kalması, zaman zaman yer değiştirmesi ve tarih boyunca istilalara uğraması, İstiklâl Savaşında şehrin yanması, pek çok mimari ve kültür eserinin yok olmasına sebep olmuştur.

Eskiden her Camii medresesinin halk tarafından kurulup yönetilen gayrî resmi birer okul ve kültür merkezi olduğu, bazı Camiiler de el yazması dinî ve çeşitli ilmî kitapları kapsayan kütüphaneler olduğu anlaşılmaktadır. Gerek bahsettiğimiz yangınlar gerekse bu kitapların, değerini bilmeyen ellere düşmesi neticesinde çoğu ortadan kaybolmuş, toplamak imkanı da olmamıştır.

Cumhuriyetin kurulması ile bütün yurtta olduğu gibi, eğitim ve öğretim alanında Kahramanmaraş''ta da yeni bir devreye girilmiş ve günümüze kadar hızlı gelişmeler devam ede gelmiştir.

26 Ekim 2007 Cuma

100 Km Kac Saatte Gidilir?

Yolculuklarda kaba tabirle mesafe hesaplamak için genel bir ölçü vardır:

100 Km = 1 saattir.

Burada kıstas açık bir otoyol, yağmur, kar gibi yağış olmamasıdır. Eğer şartlar normalse aşağı yukarı bir saatte 100 km'lik mesafe alınır.

Bundan yola çıkarak orantı kurulursa mesafelerin tahmini zor olmaz.
Eğer kilometre levhalarından gittiğiniz istikamette bulunan yerleşim birimlerine ne kadar kaldığını öğrenirseniz gideceğiniz süreyi az çok hesaplayabilirsiniz.

Önemli olan yolun iyi, açık olması ve sizin hızınızın çok düşük olmamasıdır.
Ayrıca kilometre levhaları bölge değişiklikleri dışında genelde 10 kilometrede bir görülebilir yol kenarlarında..

keywords: Bir kilometre kaç saat, 100 km 1 saat ise 250 km kaç saat?

Turkiye icin Onemli 50 Yer

Türkiye’yi Türkiye yapan 50 yer...

Türkiye, dört imparatorluğa (Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı), onlarca devlete ev sahipliği yapmış topraklar üzerinde yaşayan, genç ve dinamik bir cumhuriyet. Önceki medeniyetlerin mirasını alırken, Türklerin Anadolu’ya girdiği Malazgirt Savaşı’ndan bu yana, Türkiye’nin her karışında izler bıraktı. Cumhuriyetimizin 84’üncü yılını kutlarken, Türkiye’yi Türkiye yapan yerleri yeniden hatırlayalım istedik. Tarihçi Orhan Koloğlu, Prof. Dr. Sina Akşin, yazar Erdoğan Aydın, Prof. Toktamış Ateş ve siyaset bilimci Hasan Bülent Kahraman’ın rehberliğinde, Türkiye’yi Türkiye yapan tarihi, kültürel yöreleri ve siyasete damgasını vuran yerleri araştırdık, derledik...

Nuray Soysal, İpek Özbey, Enis Tayman / TEMPO


1. MALAZGİRT OVASI
Bugün Muş’un bir ilçesi olan Malazgirt Ovası’nda 1071’de Bizans İmparatoru Romen Diyojen’e karşı yapılan savaş, Türklerin Anadolu’ya yerleşmesiyle sonuçlandı. Savaşta İmparator Romen Diyojen esir düştü. Malazgirt Ovası’nda kazanılan savaş, aynı zamanda Türklerin göçebelikten, yerleşik tarım toplumuna geçişinin de başlangıcıydı.

2. KONYA - MEVLANA DERGAHI
Selçukluların İznik’ten sonraki başkenti Konya, hem Selçuklu, hem de Osmanlı İmparatorlukları’nın belirgin izlerini taşıyor. Ancak bugün tüm dünyada hoşgörünün, kardeşliğin simgesi olmuş Mevlânâ Dergâhı, Haçlı Seferleri’nin yaşandığı dönemde farklı inançları bağdaştıran hoşgörü merkezi oldu.

3. KARAMAN
Türkmen medeniyetinin kurumlaşması ve Türkçenin yazı dili olarak geliştirilmesinin ilk akla gelen mekânlarından biri olarak, Türkiye'nin kültürel tarihinde önemli bir yere sahip. Karamanoğulları Beyliği’nde 1277 yılında çıkarılan fermandan sonra devlet örgütünde yazı dili olarak Türkçe kullanılmaya başladı.

4. HACIBEKTAŞ
“Kadınlarınızı okutunuz, ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır” diyen Hacıbektaş-i Veli, 13. yüzyılda, Horasan’ın Nişabur ilçesinden gelip buraya yerleşti. Bugün Nevşehir’in bir ilçesi olan Hacıbektaş, insana ve hoşgörüye dayalı tarikatın merkezi oldu. Bugün ilçede okuma-yazma oranı yüzde 100.

5. SULTANAHMET - AT MEYDANI
Bizans’ın, ardından da Osmanlı’nın en önemli olaylarına tanık olmuş, Sultanahmet’i, Ayasofya’yı, Yerebatan Sarnıcı’nı himaye eden yer. Onunla ilgili öykülere, Bizans 1200’lü yılların Haçlı Seferleri’nde de, Bizans İmparatoriçesi Irene’nin hikâyesinde de, ünlü şehzadelerin sünnet törenlerinde, isyanlarda, kurtuluş savaşı öykülerinde rastlamak mümkün. Türkiye’yi en başından beri Türkiye yapan efsanevi arena, Vaka-i Hayriye ile Yeniçeriliğin kaldırılmasını sağlayıp çağdaşlaşma girişimini başlatan yer.

6. ALANYA KALESİ
Alanya’dan yürüyerek yaklaşık bir saatte çıkılan kale, Selçuklulardan bu yana Anadolu’nun Akdeniz’e açılan kapısı oldu. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat, kaleyi yaptırdıktan sonra sarayını da buraya yaptırdı. Bugün de yerleşime açık olan kale de, kentin su ihtiyacını karşılayacak 400 sarnıç vardı.

7. ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE
Erzurum’un sembolü, sırları bugün bile çözülemeyen Çifte Minareli Medrese’nin 13. yüzyılda yapıldığı tahmin ediliyor. Mimari yapısı taş oyma ve kabartmaları, çini süslemeleri ile muhteşem bir şaheser. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın kızı Hundi Hatun tarafından yaptırılmış olabileceği düşüncesiyle Hatuniye Medresesi de deniyor. Bezemesinde kullanılan geometrik motifler Selçuklu taş süslemesinin en önemli örnekleri kabul ediliyor.

8. ÇALDIRAN
Erdoğan Aydın, Çaldıran kasabasının Türkiye için önemini şöyle anlatıyor: “Osmanlı ile Safevi devleti arasında 23 Ağustos 1514’teki Çaldıran Savaşı, herhangi bir askeri zafer olmanın çok ötesinde, Anadolu'nun kültürel yapısında köklü değişim sağladı. 15. yüzyıl Anadolu’su, Alevi inançlı bir toplumsal özellik gösteriyordu. Türkmen Safevi devleti ile devşirme Osmanlı arasında Çaldıran’da gerçekleşen savaş, Anadolu'nun bu doğal inanç yapısını Sünni/Hanefi bir dönüşüme uğratmanın eşiği oldu.”

9. BURSA
Osmanlı’nın başkenti, İstanbul’un fethine kadar Osmanlı’nın en önemli kenti olma özelliğini sürdürdü. Osmanlı’nın ilk sultanlarının istirahatgâhı, türbeler, külliyeler ve camiler kenti, sadece tarihi eserleri değil, yeşilliği, kaplıcaları, sanayi ve turizm merkezi Uludağ, Türkiye’nin en önemli kentlerinden biri.

10. EDİRNE
Osmanlı’ya 1353’ten itibaren 91 yıl boyunca başkentlik etmiş şehir. Avrupa Ortaçağ karanlığındayken Edirne Saraylar, hanlar, hamamlar inşa edilmişti. Mimar Sinan’ın inşa ettiği Selimiye Camii, gerçek bir sanat eseri kabul ediliyor.

11. İSTANBUL
Tarihçi İlber Ortaylı, Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek kitaplarından birinde, “Paris, Londra gibi Avrupa kentleri kent değilken İstanbul kentti” diye yazar. Kente (Polis) adını veren İstanbul, Osmanlı’ya başkentlik etti, Türkiye Cumhuriyeti yıllarında en önemli kent olma özelliğini korudu. Hâlâ taşı toprağı altın, hâlâ güzel, hâlâ çekici... İçinden deniz geçen kent.

12. TOPKAPI SARAYI
Sadece Türkiye için değil, dünya için de önemli. Günümüze kadar gelebilmiş sarayların en eskisi ve en genişi. Osmanlı İmparatorluğu’nun 1478’den 18. yüzyıla kadar yönetim yeri. Her dönemde eklenen ve yenilenen yapılarla Saray, Osmanlı devlet kurumlaşmasının yansıması oldu. Sarayda kullanılan mutfak eşyalarından sultanların kaftanlarına, mücevherlerden mozaiklere kadar her şey Osmanlı’nın ihtişamını yansıtıyor. Topkapı Sarayı Haremi yüzyıllarca üzerine şiirler, romanlar yazan, özellikle Oryantalist sanatçılara ilham kaynağı oldu. Osmanlı’nın en büyük sanatçıları burada himaye edildi, en büyük isyanlar Saray’ın kapısında çıktı, en büyük devlet adamları burada yetişti. İktidarından korkulan şehzadeler burada hapsedildi.

13. FATİH CAMİİ
İstanbul’un yedi tepesinden birinde, Havariyun kilisesi kalıntıları üzerine Fatih döneminde inşa edilen külliyenin içinde yer alan camii, tarihte birçok olaya, isyana tanıklık etti, ilk Türkçe ezan 1932’de burada okundu.

14. SULTANAHMET CAMİİ
İznik çinileriyle bezeli, Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesinden sonra İstanbul’un birinci camii sıfatını kazanan Sultanahmet, Türkiye’nin altı minareli ilk camisi oldu. Sultan I. Ahmet’in Sedefkar Mehmet Ağa’ya yaptırttığı camii çinilerinin renginden ötürü, dünyada ‘Blue Mosque’ Mavi Camii olarak biliniyor.

15. SÜLEYMANİYE CAMİİ
En büyük hükümdarın (Kanuni Sultan Süleyman), en büyük mimara yaptırdığı ölümsüz eser. Klasik Osmanlı mimarisinin en önemli örneği. 1557 yılında tamamlanan cami, o günden bu yana sayısız deprem geçirdi, ancak bir duvarında bile çatlak oluşmadı. Süsleme açısından sade, ama teknik açıdan zengin… Cami, içindeki kandil islerini temizleyecek hava akımına uygun inşa edildi. Yağ lambalarından çıkan islerin tek bir noktada toplanmasını sağlayan bir hava akımı yaratıldı ve bu isler mürekkep yapımında kullanıldı. İstanbul’a o eşsiz siluetini kazandıran camii, bugün de, görenlerin nefesini kesiyor.


16. CAĞALOĞLU HAMAMI
İstanbul’da kurulmuş 14 bin 536 hamamdan sadece biri. Yapılış tarihi bilinmiyor. 17. yüzyılda yapıldığı tahmin ediliyor. Türk kültürünün hamam geleneğini bugüne dek sürdüren en ünlü yer.

17. DOLMABAHÇE SARAYI
Osmanlı Kaptan-ı Deryası’nın gemilerini demirlediği Boğaziçi Koyu’nda, Abdülmecit döneminde, ikamet, sayfiye, misafir ağırlama, devlet işlerini yürütme amacıyla, Avrupai plan ve üslupta inşa edildi. İstanbul Boğazı’na 600 metre cephesi olan sarayın mimarı, Ermeni Garabet Amira Balyan. Dolmabahçe Sarayı, aynı zamanda, bir İmparatorluğun sonunu da temsil ediyor. Osmanlı’nın son Sultanı Vahdettin, ülkeyi, buradan bir İngiliz gemisiyle terk etti. Cumhuriyet döneminde Atatürk’ün İstanbul’daki istirahatgahı olarak kullanılan Saray’da, Atatürk, 10 Kasım 1938”de vefat etti.

18. MANİSA
İzmir’in yanı başındaki kent, Osmanlı tarihinde şehzadelerin eğitim yeri, birçok Sultan’ın doğduğu kent. Spil Dağı’na yaslanan kentte, II. Murat, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murat, III. Mehmet ve I. Mustafa gibi daha sonra Osmanlı tahtına da oturmuş padişahların da dâhil olduğu 16 şehzade sancak beyliği yaptı. Şehzadeler ve çevresindekilerin yaptırdı cami, medrese, han, hamam, imaret, hastane, köprü ve kütüphanelerin ayakta kalanları, kentteki Osmanlı dokusunu koruyor.

19. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
II. Abdülhamit zamanında Darülfünun-ı Şahane adıyla kurulan ilk üniversite. İstanbul’un işgal yıllarında, öğrencileri ve öğretim üyeleriyle işgale ve İstanbul’a direnişin merkezi, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Nazi zulmünden kaçan bilim adamlarının sığınağı oldu. 70’li yıllarda sayısız öğrenci olaylarına, türban gösterilerine sahne oldu.

20. GÜZEL SANATLAR AKADEMİSİ
Bugün Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi. Osman Hamdi Bey’in kurduğu tarihteki adıyla Sanayi-i Nefise Mektebi. Türk sanatına yön veren ülkenin ilk sanat ve mimarlık okulu

21. İZMİR
Osmanlı’nın batıya açılan kapısı, Milli Mücadele’de Yunan askerine ilk kurşunun atıldığı ve savaşın sona erdiği kent. 20. yüzyılın başında bile, evlerinin çoğu elektrikle aydınlanan İzmir, savaşın son günlerinde bir yangın felaketiyle karşı karşıya kalsa da sonsuz güzelliğini hep korudu.

22. İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
Osmanlı döneminde batılı anlamda mühendislik eğitimi vermesi için kurulan üniversite muhafazakâr modernistlerin kalesi oldu. Kent merkezinde yer alan Taşkışla Osmanlı döneminde kışla olarak hizmet veriyordu. Bu ülkeye Süleyman Demirel, Turgut Özal, Necmettin Erbakan gibi mühendis başbakanlar yetiştirdi.

23. SARIKAMIŞ
Türkiye tarihinin acı bir sayfası. Sarıkamış Berlin Anlaşması’yla Rusya’ya verilmişti. Osmanlı İmparatorluğu’nun başkomutan vekili Enver Paşa, Sarıkamış’ı geri almak için 22 Aralık 1914’te harekatı başlattı. On üç gün süren harekat büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı, yaklaşık 90 bin asker, Allahuekber ve Soğanlı dağları arasında donarak öldüler.

24. ÇANAKKALE
Birinci Dünya Savaşı’nda emperyalizme karşı yürütülen en önemli çarpışma. Çanakkale kazanıldığı için Rusya’da devrim oldu, İstanbul’un düşmesi engellendi. Aynı zamanda dünyaya kardeşlik dersi verildi. Bugün hâlâ her yıl orada ölen Yeni Zelandalı ve Avustralyalı askerlerin torunları, şehitlikleri ziyaret ederler.

25. SAMSUN
Kurtuluş Savaşı’nın başladığı şehir. Ordu müfettişi Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında, İngiliz askerleri Samsun ve Merzifon dâhil bölgede önemli bir askeri güçtü. On sekiz arkadaşıyla birlikte kente gelir gelmez Rum çeteleriyle mücadeleye başlayan Mustafa Kemal Atatürk, daha sonra yaptığı bir konuşmada Samsun’u şöyle anlattı: “Ben Samsun’u ve Samsun halkını gördüğüm zaman, memlekete ve millete ait bütün düşünce ve kararlarımın yerine getirilebileceğine dair bir defa daha kuvvetle inanmıştım. Samsunluların hal ve durumlarında gördüğüm, gözlerinden okuduğum vatanseverlik ve fedakarlık; ümit ve tasavvurlarını olumlu bir inanca götürmeye yetmişti.”

26. SAFRANBOLU
Geleneksel Türk yaşamının özelliklerini kent ölçeğinde yansıtan örnek kent. Safranbolu, adını kendi ağırlığının yüz bin katı kadar sıvıyı sarıya boyayabilen safran bitkisinden alan kentte 2 binin üzerinde tarihi eser var.

27. ERZURUM
Urartu’lardan Cumhuriyet Türkiye’sine tüm kültürleri eserleri buluşturan kentin halkı, milli mücadeleden önce işgale karşı direnişe geçmişti. Samsun’a çıktıktan bir süre sonra Kazım Karabekir ve arkadaşlarıyla görüşmek için Erzurum’a giden Mustafa Kemal Paşa, İstanbul hükümeti’nin kendisini görevden aldığını burada öğrendi. Çevre illerden gelen temsilcilerle birlikte Erzurum Kongresi toplandı. Kazım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy’un komutasındaki kolordular, Mustafa Kemal Paşa’ya katıldılar.

28. HARBİYE
Osmanlı’da modernizmin simgesi olan İstanbul semti. Peyami Safa’nın Fatih Harbiye romanında, Fatih eski ve geleneksel olanı, Harbiye yeni ve dejenere olanı temsil eder. Hilton’u, Askeri müzesi, bir yanı Taksim’e öbür yanı Nişantaşı’na açılan kapısıyla hâlâ yeni ve eski arasında.

29. KAHRAMANMARAŞ
Fransızlar kenti 1919’da işgal ettiler. Bir süre sonra Fransız askerleri, kadınları tacize başladılar. Bir olay sırasında, sütçü dükkanında olayı seyreden Sütçü İmam, sedef kakmalı tabancasını ateşleyerek olaya müdahale eder. Bu Türk İstiklal mücadelesinin ilk kıvılcımıdır. 22 gün süren işgalden sonra Maraş, halkın kazma kürekli mücadelesiyle bağımsızlığına kavuştu.

30. BİRİNCİ MECLİS
1915’te İttihat Terakki Kulüp binası olarak kurulan yer, 23 Nisan 1920’de ilk Meclis binası olarak kullanıldı. Burası yeni Türk Devleti’nin Kurucu Meclis’i olarak kabul edilir.

31. SİVAS
Mustafa Kemal’in Ankara’dan önceki durağı, Milli Mücadele kararlarının alındığı, Türk milletinin tek vücut olduğu Kongre’nin toplandığı kent (4 Eylül 1919). Kent, Pir Sultan Abdal Derneği’nin 1993’te düzenlediği şenlikte ise, şenliğe katılan aydınların kaldığı Madımak Oteli’nin yakılmasıyla bir katliama sahne oldu.

32. GAZİANTEP
Kurtuluş Savaşı’nda direnişin, kahramanlık ve fedakarlığın simgesi oldu. İngilizler ve Fransızların kuşattığı kent, kurtuluş destanını yazarken 7 bin şehit verdi, kent aç kaldı, 10 bin evden 8 bini yıkıldı.

33. AMASYA
Manisa gibi şehzadelerin yetiştirildiği, vali olarak bulundukları kent. II. Murat ve Yavuz Sultan Selim’in doğduğu kent. Kardeş kavgalarına tanık oldu: II. Beyazıt’ın oğlu Ahmet, Selim’le taht kavgasına giriştiğinde Amasya Valisi’ydi. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ilk günlerinde Mustafa Kemal Paşa, Amasya Genelgesi’ni burada hazırladı. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti temsilcileriyle İstanbul hükümeti temsilcileri arasındaki görüşmeler bu kentte yapıldı.

34. KOCAELİ
Milli Mücadele’ye katılmak için İstanbul’dan Anadolu’ya geçenlere kucak açan kent. İstanbul’dan kaçırılan silahların sevkıyatı, Kocaeli, Karakol teşkilatının desteğiyle oldu.

35. DUMLUPINAR
Mustafa Kemal Atatürk, 30 Ağustos 1924’te yaptığı konuşmada Dumlupınar’ı şöyle anlatır: “Efendiler, Dumlupınar meydan muharebesi ve onun son safhası olan bu 30 Ağustos muharebesi Türk tarihinin en mühim bir dönüm noktasını teşkil eder. Tarihi millimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada elde ettiği zafer kadar neticei katiyeli ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, cihan tarihine yeni cereyan vermekte kati tesirli bir meydan muharebesi hatırlamıyorum.” Lozan ve Atatürk Devrimleri’nin kapısı, Türkiye’yi Türkiye yapan en önemli yerlerden biri.

36. URFA
Peygamberler şehri, uygarlığın doğduğu kent. Bir efsaneye göre, Nuh tufanından sonraki ilk yerleşim yeri. Urfa’nın ileri gelenleri, işgalin ilk günlerinde İngilizlere karşı direniş yemini ettiler. Bu gruba daha sonra on ikiler adı verildi. Daha sonra Fransızlara teslim edilen kentte direniş sürdü. Urfalılar, 1920 baharında kenti işgalden kurtardılar.

37. MUDANYA
Osman Bey zamanında Osmanlı topraklarına katılan Mudanya, Kurtuluş Savaşı’nda kısa süreli olarak önce İngiliz, daha sonra Yunanistan’ın işgaliyle karşılaştı. Türk-Yunan Savaşı resmen 11 Ekim 1922’de Mudanya’da imzalanan mütarekeyle sona erdi.

38. KAYSERİ
Anadolu’nun en eski yerleşim yeri. Bilinen en eski dönemlerden bu yana ticaret merkezi olan kent, Cumhuriyet’ten sonra hızla sanayileşti, Sümerbank Dokuma Fabrikası, Tayyare Fabrikası, Anatamir Bakım Fabrikası, Askeri Dikim Evi kuruldu.

39. ÇUKUROVA
Türkiye’nin en büyük delta ovası, pamuk ambarı, Torosların aşağısı. Yaşar Kemal, Yılmaz Güney gibi değerleri yetiştiren topraklar.


40. MARDİN
Bilinen tarihi 3000 yıl öncesine dayanan, tüm kültürlerin, dinlerin kaynaştığı büyülü kent. Mezopotamya’ya açılan balkon. Fransız komutanın şehre geleceği gün tepelere çadırlar kurup, soba boruları yerleştirdiler ve askeri birlikler bulunduğu izlenimini yarattılar. Bu sayede Mardin, kan akıtılmadan geri alındı.

41. KIZILÇULLU
Köy enstitülerinin başladığı yer. İzmir’in Buca ilçesinde yer alan Şirinyer’in eski adı. İzmir Amerikan Koleji, Kızılçullu Köy Enstitüsü’ne dönüşmüştü.

Hıdırellez günü, Kızılçullu yolu
Beni herkes severdi çocukluğumda
Arabacı yanına oturtur
Kırbacı bana verirdi.
Ben Fıtnat Hanım’ın oğlu,
Zayıf bir kızı severdim
Gözlerinin içi gülerdi.
Hıdırellez güneşi,
Beraber tırmanmadık mı ağaçlara?
Siz kanatmadınız mı ellerimi
Elma çiçekleri?

Necati Cumalı (1943)

42. KIZILDERE (NİKSAR)
30 Mart 1972’de, sol hareketin öğrenci liderleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan’ın idamlarını önlemek için Amerikalı teknisyenleri kaçıran Mahir Çayan ve arkadaşları, saklandıkları kerpiç evde kuşatıldılar. Çatışmalarda, aralarında Mahir Çayan’ın da olduğu 13 kişi öldü.


43. ANITKABİR
Tarihçi Orhan Koloğlu, Anıtkabir’i şöyle tanımlıyor: “Türk’ü ve Türkiye’yi yok olmaktan kurtaran, ‘Numarasız Cumhuriyet’i kuranın yattığı yer”. Anıttepe’de bulunan anıt mezarın genel mimarisi, Türk mimarlığında 1940-1950 arasındaki ‘II. Ulusal Mimarlık Dönemi’ olarak adlandırılan dönemin özelliklerini yansıtır. Bu dönemde daha çok anıtsal yönü ağır basan, simetriye önem veren, kesme taş malzemenin kullanıldığı binalar yapıldı.

44. TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
Temel işlevi, tartışma ve değerlendirme ortamında yasa yapmak ve yürütmeyi denetlemek. Ankara Bakanlıklar semtindeki Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti temsil ederler. Tarihçi Orhan Koloğlu TBMM’nin “Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ ilkesine bağlı olarak 1990 ve 2004 Irak tezkerelerini reddettiği için” Türkiye’yi Türkiye yapan yer olduğunu söylüyor.

45. MÜLKİYE
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1859’da İstanbul’da kurulan okul, 1936’da Atatürk’ün isteğiyle Ankara’ya taşındı. Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca önemli devlet adamları, diplomatlar yetiştiren okulun birçok tanınmış mezunu arasında, Hikmet Çetin, Hasan Cemal, Mümtaz Soysal, Abdülkadir Aksu, Murat Karayalçın, Abdüllatif Şener, Hasan Celal Güzel, Uluç Gürkan, Nuri Çolakoğlu, Ünsal Oskay, Güngör Uras, İlber Ortaylı, Mehmet Şevket Eygi, Sadun Aren ve Altan Öymen yer alıyor. “Önce Mülkiye sonra Türkiye” sözü önce Mülkiye’yi bitirip sonra Türkiye’nin her tarafına yayılıp görev yapmak anlamını taşıyor.

46. ORTADOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
Üniversite sınavını en yüksek puanla kazanan bin öğrencinin üçte biri ODTÜ’lü olmayı tercih ediyor. 1956’da kurulan üniversite, Türkiye’de 60’lı yıllardan 80’li yıllara kadar sol açılımın kalesi oldu. 1969’da İstanbul Beyazıt Meydanı’nda polis kurşunuyla vurulan Taylan Özgür, 1972’de öğrenci lideri Deniz Gezmiş’le birlikte idam edilen Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, 1971’de Nurhak dağlarında öldürülen Sinan Cemgil ODTÜ’lüydü.


47. İSTANBUL BOĞAZİÇİ KÖPRÜSÜ
İki kıtayı birbirine bağlama hayali, çok eskilere dayanıyor. İlk boğaz geçişini İskit seferine çıkan Pers Kralı Darius, M.Ö. 511 yılında gemileri yan yana dizerek gerçekleştirdi. Boğaziçi Köprüsü Cumhuriyet’in 50. yılında, 1973’te açıldı. On beş yıl sonra ikincisi açıldı, şimdi üçüncüsünün yapılması planlanıyor. Bu yıl renk değiştirebilen armatürlerle ışıklandırıldı.

48. AKM
İstanbul’un opera, bale, konser, tiyatro ve kongre merkezi. Temeli 1946’da atıldı, ancak 1969 yılında açılabildi. Yangın geçirdi, tamir edildi, yeniden açıldı, şimdi yıkılması gündemde.

49. YASSIADA
Türkiye tarihinin acı sayfalarından biri, Roma İmparatorluğu döneminden beri sürgün yeri olarak kullanılan bu 740 metre boyundaki küçük Marmara Adası’nda yazıldı. 27 Mayıs 1960’ta yapılan müdahaleyle tutuklanan Başbakan Adnan Menderes, Demokrat Parti mensupları burada yargılandılar. Yargılamalar sonucu Adnan Menderes, Fatih Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edildiler.

50. ZİNCİRBOZAN
Çanakkale’deki askeri tesisler. 12 Eylül sonrasında, Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, Deniz Baykal’ın da aralarında olduğu 16 siyasetçi burada dört ay zorunlu ikamete tabi tutuldular.

Milliyet Online