30 Temmuz 2007 Pazartesi

Kackarlar - Kackar Daglari - Milli Park

Kaçkarlar Milli Parkı


Rize İli’nin de içinde bulunduğu Doğu Karadeniz Bölümü, herhangi bir medeniyete merkezlik yapmadığı gibi, ilk çağda doğup gelişen medeniyetlerin ve bu çağda kurulan devletlerin de etki alanı dışında kalmıştır. Doğu Karadeniz’in başka bir özelliği ise güneyden zor geçit veren yüksek dağlarla çevrilmiş olması ve batıdan doğuya, doğudan batıya geçişi engelleyen ve zorlaştıran derin vadiler ve her mevsim bol sulu akan ırmaklarla kesilmiş olmasıdır. Buna karşılık yapılan yüzey araştırmaları bölgenin yontma taş çağından sonra iskan gördüğünü ortaya koymuştur. M.Ö. 8. yy’dan başlayarak bölge Milet ve Fenikeli denizciler tarafından sıkça ziyaret edilmiş bu arada kolonileşmeler başlamıştır. M.Ö. 650-550 yılları arasında Milet’lilerin Karadeniz kıyılarında 100’e yakın koloni kurdukları bilinmektedir.

Doğu Karadeniz’in gerçek anlamında işgal edilmediği, Pontus dönemine kadar bölgede şehir devletleri yönetiminin sürdüğü kimi kaynaklardan anlaşılmaktadır. M.Ö. 547 yılından itibaren bu bölge dahil Anadolu’nun bütünü Perslerin yönetimi altına girmiştir. Bu dönemde Trabzon-Rize ve çevresi Pont satraplığına bağlanmıştır. M.Ö. 334 yılında İskender’in doğu seferi ile Pers hakimiyeti sona ermiş ve alan Pont satraplığının devamı olan Pontus Devleti sınırları içinde kalmıştır. Rize ve Çamlıhemşin ile ilgili tarihi gelişim şöyle özetlenebilir.

Pontus Krallığı Dönemi: Büyük İskenderin ölümünden sonra bugünkü Doğu Karadeniz’i içine alan Pontus Krallığı kuruldu.

Pontus Krallığın dört bölgeye ayrılmıştı. Bu bölgelerden biri Kıyı Bölgesi Valiliği idi.Trabzon ve Rize Bölgesi Sannika adıyla bu valiliğe bağlı bulunuyordu. Pontus Krallığı döneminde sürekli yaşanan Pontus-Roma İmparatorluğu savaşlarının sonlarında ortaya çıkan halk ayaklanması üzerine kendini kölesine öldürten VI. Mithradedes hayatına ve imparatorluğuna son verdi. İmparatorluğun bütün toprakları M.Ö. 64 (veya M.Ö. 63) yılında Romalıların eline geçti

Roma Dönemi: Çeşitli kaynaklara göre Roma İmparatorluğu döneminde Trabzon ve çevresi yarı bağımsız bir eyalet olarak yönetilmiştir. Trabzon’un doğusunda Roma’ya bağlı Lazika Krallığı bulunuyordu. Lazika sınırları Kafkas Dağlarından Sürmene’ye kadar uzanıyordu.

Roma İmparatorluğu’nun M.S. 395 yılında ikiye bölünmesiyle Rize ve çevresi Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans)’nun sınırları içinde kaldı.

Bizans Dönemi: Doğu Roma İmparatorluğu’nun ilk yıllarında Trabzon ve havalisi Polemaniaus Vilayeti içinde yer alıyordu. Bugünkü Rize Vilayeti’nin batı kısımları bu vilayete bağlı idi. Lazika Krallığı İmparatora vergi vermiyor fakat imparatorluğun doğu sınırlarını koruyordu. Lazika Krallığı İran’da Part İmparatorluğu yerine kurulan Sasani İmparatorluğu’na (224-651) Bizanslılar tarafından verilen haraçlar karşılığı Bizans tarafında kaldı. Bu sırada Hıristiyanlık da yayılmaya başlamıştı.

Selçuklular Dönemi: 1071 yılında Selçuklu İmparatorluğu’nun Bizanslılara galibiyeti ve bunun ardından Süleyman Şah’ın Anadolu’ya yayılma hareketi ile birlikte Malazgirt Savaşını izleyen yıllarda Karadeniz kıyıları ve Rize yöresi Türklerin egemenliğine girdi. Ancak bu geliş kalıcı olamamış ve kimi kaynaklarda 1075 yılında Trabzon’un geri alınmış olduğu ancak yaylalardaki Türkmenlerin buralardan uzaklaştırılamadığı söylenmektedir.

Trabzon İmparatorluğu Dönemi: 1204 yılında İstanbul Latinler tarafından işgal edilince Kafkasya’ya kaçan Alexios Komnenos, Gürcülerden yardım alarak bölgede bağımsız Trabzon İmparatorluğu’nu (Pontus Devleti ) kurdu. Trabzon İmparatorluğu bir süre Selçuklulara vergi ödeyerek varlığını sürdürdü.

Trabzon ve Rize Dağlarının güney kesimleri kimi zaman Türk beyliklerinin kimi zaman da Gürcülerin elinde bulunuyordu. Akkoyunlu Türk Devleti zamanında (1350-1502) Rize’nin güney kesimlerine, Hemşin’e birçok Türk boyu yerleşmişti. Aşağı Çamlıca (Viçe) ve Ülküköy koç heykelleri bunun en açık delilleridir. Benzer koç heykellerinin Orta Asya kültür çevrelerinden geldiği bilinmektedir. Rize ve çevresinin Osmanlılara geçişi 1461’de Fatih’in Trabzon’u almasıyla olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu Dönemi: Rize ile ve bu araştırmaya konu olan Çamlıhemşin ve çevresinin Osmanlılara geçmesi 1509’da gerçekleşti. Rize, Osmanlı Devleti zamanında da liman, nahiye ve kaza merkezi olarak önemini korumuştur. Fetihten sonra bölgeye Çorum, Amasya, Tokat, Sivas, Karaman ve Maraş’tan getirilen müslüman Türk ahali yerleştirilmiştir. Rize merkezinden başka Pazar kazasının 30 köyü, Hemşin İlçesinin ise 34 köyü bulunuyordu. Hemşin’in üç beldesi (nahiyesi) Hemşin, Karahemşin ve Eskanos (Kaptanpaşa)’idi ve iki kalesi vardı: Kale-i Bala (Varoş) ve Kale-i Zir (Aşağı Kale: Zil Kale). Yukarı kalede 40 nefer aşağı kalede ise 30 nefer bulunuyordu.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde çeşitli yönetim statüleriyle yönetilen Rize ve çevresi Osmanlıların son dönemlerinde Lazistan Sancağı olarak mecliste temsil edildi. I. Dünya Savaşında 6 Mart 1916 da Rize Ruslar tarafından işgal edildi. Erzincan Mütarekesi’nin imzalanmasıyla (18 Aralık 1917) Ruslar Rize’den çekilmeye başladılar. 2 Mart 1918 de Türk askerleri Rize’ye girdi.

Cumhuriyet Dönemi: İstiklal Savaşı kazanılıp Türkiye Cumhuriyeti kurulunca Rize bir ara Artvin ile birleşerek Çoruh Vilayeti adını aldı. 1924 de çıkarılan yasa ile Sancak örgütü kaldırıldı. Lazistan Sancağı da kaldırılarak 20 Nisan 1924 tarihinde Rize tek başına vilayet oldu. Şimdiki Çamlıhemşin’in yukarı köyleri Pazar-Hemşin Nahiyesi’ne, aşağı kesim köyleri ise Ardeşen Nahiyesine bağlı idi. Ardeşen 1953 yılında ilçe olunca, Çamlıhemşin köylerinin Viçealtı bölümü Çamlıca adıyla Ardeşen’e bağlı bir nahiye oldu. Çamlıca, 27 Haziran 1957 yılında yürürlüğe giren 7033 sayılı Kanunla 1 Nisan 1961 tarihinde ilçe yapılarak Çamlıhemşin adını aldı.


Konaklama
Günübirlik ziyaretçiler dışında kendi olanaklarını kullananlar hariç tüm turistler Kaçkar Dağları Milli Parkı ve yakın çevresinde bulunan otelleri kullanmaktadırlar. Bu otellerin sahip olduğu 887’si Ayder’de olan 934’ü belediye belgeli toplam 1060 adet yatak özellikle yılın Temmuz ve Ağustos aylarında önemli oranda doluluk göstermektedir. Ayder’de bulunan 887 belediye belgeli yatağın 500 kadarı ortalama kalite standartlarına sahiptir.

Bu oteller ve iletişim adresleri aşağıda verilmiştir:

Tesis Adı Telefon Bulunduğu Yer
Ahşap Pansiyon 0 (464) 657 21 62 Ayder
Altıparmak Pansiyon 0 (464) 657 20 62 Ayder
Ayder Koru Otel 0 (464) 657 20 83 Ayder
Ayder Turizm Tesisleri 0 (464) 657 20 37 Ayder
Bozacıoğlu Pansiyon 0 (464) 657 21 65 Ayder
Cihan Otel 0 (464) 657 20 87 Ayder
Çağlayan Otel 0 (464) 657 20 73 Ayder
Çamyuva Pansiyon 0 (466) 832 20 01 Yaylalar
Deniz Gölü Pansiyon 0 (466) 832 21 05 Olgunlar
Doğa Harikası Pansiyon 0 (464) 657 21 34 Ayder
Dolunay Apart Ayder
Fora Pansiyon 0 (464) 657 21 53 Ayder
Haşimoğlu Otel 0 (464) 657 20 37 Ayder
İnka Dağ Evi Ayder
Kaçkar Pansiyon 0 (466) 832 20 47 Olgunlar
Kardelen Pansiyon 0 (464) 657 21 07 Ayder
Kervansaray Otel 0 (464) 657 20 62 Ayder
Köksal Pansiyon 0 (464) 657 21 67 Ayder
Kuşpuni Dağ Evi 0 (464) 657 20 52 Ayder
Lilgum Dağ Evi 0 (464) 657 22 23 Ayder
Olgunlar Pansiyon 0 (466) 832 20 44 Olgunlar
Cancık Otel 0 (464) 657 41 20 Çat
Piriokoğlu Otel 0 (464) 657 50 84 Ayder
Saray Otel 0 (464) 657 21 75 Ayder
Serender Pansiyon 0 (464) 657 22 01 Ayder
Sis Otel 0 (464) 657 20 30 Ayder
Şahin Pansyion/Cafe 0 (464) 651 75 12 Yukarı Kavron
Üç Hanlar Aile Pansiyonu 0 (464) 657 21 21 Ayder
Vesile Otel 0 (464) 657 21 10 Ayder
Yaylacı Otel 0 (464) 657 20 24 Ayder
Yeşil Vadi Tesisleri 0 (464) 657 20 50 Ayder
Zirve Ahşap pansiyon 0 (464) 657 21 77 Ayder


Tesisinizin iletişim bilgilerinin yukarıda yer almasını istiyorsanız, gerekli iletişim bilgilerini onder.cirik@dogadernegi.org adresine gönderiniz.

Aynı zamanda milli parkta kamp da yapılabilmektedir. Özellikle yürüyüş rotalarının en meşhur kamp yeri Karadeniz gölü ve Dilber düzüdür. Buralarda çadırlı kamp yapmak mümkündür.

Ulaşım

Ayder güzergahından ulaşım; 16 km uzaklıktaki Ayder Yaylasından başlar. Ayder Yaylasında ülkemizin sayılı kaplıcalarından olan Ayder Kaplıcası bulunmaktadır. Bu yayla Milli Park Sahası içinde olmakla birlikte Turizm Merkezi ve Belediye Mücavir alam kapsamındadır. Yeni gelişmekte olan bir yerleşim birimidir.

Ayder güzergahından Kaçkar Dağlarına ulaşım: Ayder Yaylasını takiben Kalegon Mevkiine, Kalegon Mevkiinden Avusor Yaylası ve Galer düzü mevkilerine çıkılır. Galer düzü mevkiinden Yalanı Yayla, Palakçur Yayla, Aşağı Ceymakcur Yayla ve Aşağı Kavron Yaylalarına çıkılır.

A.Kavron Yaylasından araçla Y.Kavron Yaylasına çıkılır. Burada kahve ve pansiyonlar mevcuttur . Buradan yaya olarak Göller Mevkiinden geçerek Serdar'in Sırtına ulaşılır, buradan Kaçkar Dağı Buzulları izlenir. Serdar'in Sırtından zor bir parkur olmasına rağmen mezovit ( Öküz Yatağı) Mevkiine inilir. Buradan profesyonel dağcılar buzullardan tırmanarak zirveye çıkabilir.

Ayrıca Galler Düzü Mevkiinden A.Ceymakcur Yaylası ve Y.Ceymakcur Yaylasından Kaçkar Dağına (3937 m) ulaşım, Ceymakcur Geçidi aşılarak sağlanır. Bu güzergah amatör dağcılar için de uygundur.

Kaçkar Dağına (3937 m) ulaşım, Artvin- Yusufeli İlçesinden de sağlanılabilir. Artvin-Yusufeli İlçesinden araçlarla Hevek (Yaylalar) Köyü' ne (57 km), köyden de Olgunlar mahallesine (3 km) ulaşılır. Buradan yaya olarak Dilberdüzü mevkiine çıkılarak kamp yapılır. Deniz Gölünden geçilerek Kaçkar Dağı zirveye çıkılır. Ancak Kaçkar Dağlarında gezmek isteyen bütün gurup ve ilgililere rehber almaları tavsiye edilmektedir. ( Çünkü aniden sis bastırması, hava şartları, patika yollardan yönlerini kaybetme vb. olumsuzluklarla karşılaşılabilir ).

Kaçkar Dağlarına ulaşım Zilkale güzergahından da sağlanmaktadır. Çamlıhemşin İlçesinden ulaşım sırası ile Ülkü Köy ( Çinçiva ), Zilkale Harabe , Zilkale Köyü , Meydan köy, Çat Köyü, Elevit (Yaylaköy), Trovit yayla, Palovit Yayla, Amlakit Yayla ve Hapivanak Yaylalarına araçla gidilebilir. Bu yaylalardan yaya olarak Samistal Yaylasından geçerek Y. Kavron Yaylasından Kaçkar zirveye çıkılabilir.

Kaçkar Dağları Milli Parkı içinde önemli yeri olan Palovit Vadisi, Zilkale Harabesini geçtikten sonra Palovit yol ayrımından başlar. Sola ayrılan yoldan takriben 3 Km. de Palovit Şelalesi bulunmaktadır. Oldukça güzel bir şelaledir. Bu şelaleden yaya olarak Hazindak Yayla, Pokut ve Sal Yaylalarına yaya olarak çıkılır. Havanın açık olması halinde , Kaçkar Zirve, Kemerli Kaçkar Altıparmak Dağları bir tablo gibi Sal Yaylasında karşınıza çıkar. Ayrıca Hazindak yaylasından yaya olarak Pokut Yayla, Sal Yayla, Samistal Yayla, Amlakit Yayla, Palovit Yayla ve Hapivanak Yaylalarına geçilebilir.

Çat Köyünden ikinci bir güzergah Verçenik Dağına ( 3907 m) yönelir. Sırası ile Kaleköy yol ayrımı, Sıraköy, Ortaköy' den sonra Verçenik Dağına giden yol sola ayrılır. Sağ yönde devam edilirse Başköy ve Baldaş' ı aşan yol takip eder. Başköy' den Sol Vadi Çermeşk yaylası ve Çermeşk Gölüne gider. Ortaköy' den Verçenik Yaylasına doğru araçla yola devam edilir (7 km).

Verçenik Yaylasından sonra yaya olarak Göller Bölgesi ve Verçenik Dağına çıkılır (3907 m). Kaleköy yol ayrımından Karşıköy ve Kale Köyüne çıkılır. Kaleköy' de Kale-i Bala (Yüksek kale) harabesi bulunmaktadır. Kale Köy' den Çiçekli Yayla ve Baş yaylaya araçla çıkılabilir. Baş yayladan Hacıvanak Yaylasına yaya inilebildiği gibi, Elevit ( Yaylalar) Köyünden de yaya olarak çıkılabilir.

Kaçkar Dağları Milli Park sahasında 11 köy ve 44 yayla bulunmaktadır. Bu köy ve yaylara araç ile ulaşım (dolmuşlarla ) Rize İli Pazar İlçesi ve Artvin İli Yusufeli İlçelerinden sağlanmaktadır.
---~-~-~--~-~-~-----
Foto: Oğuz Kurdoğlu
Keywords: Kaçkar Dağları, Kaçkarlar Milli Parkı, Kaçkar Dağları, Kaçkarlar Milli Parkı, Kaçkar Dağları, Kaçkarlar Milli Parkı Kaçkar Dağları, Kaçkarlar Milli Parkı Kaçkar Dağları, Kaçkarlar Milli Parkı Kaçkar Dağları, Kaçkarlar Milli Parkı Kaçkar Dağları, Kaçkarlar Milli

Bilgiler www.kackarlar.org sitesinden alınmıştır. Konaklama ve ulaşım bilgilerine ek olarak rota vs. gibi bütün bilgileri bu siteden alabilirsiniz.

27 Temmuz 2007 Cuma

Korykos, Korykion-Antron - Cennet-Cehennem

Cennet ve Cehennem Obrukları Türkiye'nin en önemli obruklarındandır. Diğer güzelliklerimiz gibi bu obruklar da görülesi yerlerdendir. Bu nedenle ilk tanıttığımız mekanlardan biri oldular.

Korykos, Korykion-Antron (Cennet-Cehennem) (Mersin-Silifke)


Silifke-Mersin karayolunda, Silifke’den 21 km. ileride, Narlıkuyu Köyü’nün ve oradaki körfezin yanındadır. Körfezin yanında İ.S.4.yüzyıldan kalma bir Roma hamamının mozaikli tabanını koruyup, sergileyen “Narlıkuyu Mozaik Müzesi” bulunmaktadır. Kuzeyde yer alan Cennet-Cehennem obrukları yöredeki diğer bir çok obruk gibi antik dönemde kutsal konumdadır.

Obruklar, doğal çöküntülerle oluşmuş, dik yamaçlı, çok büyük ve derin çukurlardır. Narlıkuyu’da ana yoldan kuzeye ayrılan kıvrımlı yolun 2 km ötesinde önce antik bir kentin kalıntılarına sonra Zeus Tapınağına ve çok tanrılı inanca göre kutsal sayılan bu iki obruğa ve mağaralara rastlanır. Bu yöredeki Korykos kenti, adını Korykos Burnundan almıştır. Kent, Korykos Burnu üzerinde ve anakaranın bitişik yöresine yayıldığından bir kıyı kentidir. Korykos kentinin kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte hellenistik çağda, bergama krallarından birinin kenti kurduğu sanılmaktadır. Kent, Roma İmparatorluğunun egemenliği döneminde önem kazanmış, ancak altın çağını erken Hıristiyanlık döneminde (Geç Roma, Erken Bizans) yaşamıştır.

Bu bölgeden günümüze gelebilen kalıntılar şunlardır:
Zeus Tapınağı Zeus Tapınağı Cennet çöküğünün güney ucunda yer alır. İlk yapı evresi Hellenistik dönemde yapılmış Dor düzeninde, sütunlarla çevrili olmayan bir tapınak niteliğindedir. Bu tapınak Zeus’un Typhon’a karşı kazandığı zaferin bir simgesi olarak onun onuruna yapılmıştır. Tapınağın kuzey duvarının doğuya bakan düz köşe devşirme taşlara Hellenistik ve Roma dönemlerinde görev yapmış 130 din adamının adları kazınmıştır. Tapınak, hıristiyanlık döneminde bütünüyle yıkılıp yerine bazilika planlı bir kilise yapılmıştır. Bu yeni yapının kuzey duvarı tapınağın kendi duvarının taşlarının yeniden kullanılmasıyla oluşturulmuştur, üstelik yapım sırasında yazılı taşlardan ikisinin baş aşağı konulduğu saptanmıştır. Tapınağın güney duvarı tümüyle kaldırılmıştır. Kaldırılan bu duvarın taşlarıyla kilisenin batısındaki giriş yerinin üç kapılı iç duvarı yapılmışsa da şimdi burası yıkık durumdadır.

Cennet Çöküğü Cennet Çöküğü antik çağda Korykos Mağara’sı diye anılan ve her biri kayalık, geniş ve çukurdan oluşan iki doğa harikasından biridir. Çöküğün doğu kenarında, yaklaşık orta bölümden başlayan bir yolla kayalara gelişi güzel oyulmuş 450 basamakla çöküğün en ucuna kadar gidilebilir. Oval planlı mağara 200X90x70 m. boyutlarındadır. Mağaranın hemen girişindeki Meryem Ana Kilisesinden sonra çökük mağaranın içine 200 m sokulur.

Meryem Ana Kilisesi Cennet Çöküğünün içerisinde, çok tanrılı dönem tapınma yeri olan mağaranın tam ağzında bir kilise inşa edilmiştir. Kilisenin giriş kapısı üzerindeki dört satırlık yazıttan, bu kilisenin Paulus adında dindar bir şahıs tarafından Meryem Ana adına yaptırılmış olduğu anlaşılmaktadır. Kiliseyi yeterince koruyan üzerindeki kaya uzantısından dolayı yapının çatıya gereksinimi olmamıştır. Bununla birlikte, kilisenin doğusundaki apsis ile buna bitişik iki yan oda birer kubbe ile örtülmüştür. İ.S.12. yy.da apsisin kubbesi ve iç duvarları freskler ile süslenmiştir. Bugün konusunun ne olduğu açıkça anlaşılamıyacak derecede yıpranmış olan bu fresk aslında İsa’yı ve yanında havarilerini göstermektedir. Yapının kuzey ve güney duvarlarında birer sıra kemerli küçük pencere vardır. Kilise tarih olarak dışarıda bulunan tapınaktan dönme bazilika ile aynı dönemde yani en geç İ.S.5. yüzyılda en erken 6. yüzyıla tarihlenmektedir. Yapının kilise olarak ne zamana kadar kullanıldığı saptanamamıştır.

Cehennem Çöküğü Cennet Çöküğünün 300 m güneybatısında yer alan 200 m uzunluğundaki mağara sayısız dikit ve sarkıtlarıyla yörenin doğal güzellikleri arasına girmektedir.

Mitolojide, Olympos’lu tanrılar ile Titanlar arasında çıkan savaşta bu devler yenilir ve tanrıların başı Zeus’un buyruğuyla yerin derinliklerinde tutsak edilir. Toprak ana Gaia torunları olan Titanların intikamını Zeus’tan almak için bir ejder doğurur. İşte bu Typhon gövdesi kabuklarla örtülü, her bir gözü ateş püskürten, geçtiği yeri yakıp yıkan bir yaratıktır. Typhon Zeus’la bir savaşa tutuşur ve büyük bir mücadele sonunda Typhon yenilir ve Zeus onu daha sonra Sicilya adasında Etna Yanardağına kapatmadan önce geçici olarak Cehennem kuyusunda tutar. Cehennem Kuyusu, cehennem ya da Arasat diye adlandırılan bu kuyu Cennet Çöküğünün 75 m kuzeyinde kayaların arasında bulunmaktadır. 128 m derinliğindeki çukura iniş yoktur. Öte yandan mağaranın mitolojide çok önemli yeri olması buranın Typhon’un yatağı olduğuna inanıldığından gelmektedir.

Kaynak: Kenthaber Kültür Kurulu

26 Temmuz 2007 Perşembe

Kelebekler Vadisi - Butterfly Valley

Kelebekler Vadisi görülmesi gereken güzelliklerimizden birisidir.. Mutlaka gidilmeli. Bir çok insana çadırda ya da bungaloda kalmak yorucu veya çileli gelebilir. Ama inanın beton binalardan uzakta olmak son derece dinlendiricidir. Bunu istemek lazım tabi ki.. Kelebekler Vadisi tarafımızdan kesinlikle tavsiye edilir. Bir doğa cennetine davetlisiniz. Deniz, doğa, güneş..

Kelebekler Vadisi Tarihi

Kelebek Vadisi’nin geçmişi MÖ IV. yüzyıla kadar uzanır. Likya'nın Perdicia isimli yerleşim yerinin bazı kalıntıları Kelebek Vadisi Kanyonu’nun hemen üstünde yer alır. Hatta buradaki köy hâlâ Faralya ismiyle anılmaktadır. Köyün günümüzdeki adıysa Uzunyurt'tur. Bizans ve Yunan uygarlığından Osmanlı'nın son zamanlarına kadar sürdürülen, yamaçların teraslanmasıyla oluşturulan bahçecilik kültürü bugüne kadar gelmiştir.

Vadide görülmemiş irilikte narenciyeler, incir, sakız, harnup, dut vs ağaçları, bir kişinin taşıyamayacağı irilikteki karpuzlar yetiştirildiği bugün bile unutulmamıştır. Hatta eskiden vadide yaşayan gizemli kadın Despina'nın köye değiş tokuş için geldiğinde asırlık yaşına rağmen yük dolu çuvalları kanyon duvarından nasıl çıkardığı köyün ihtiyarlarınca hâlâ hatırlanır. Madam Despina, vadideki kamping işletmecilerinin halen kullandığı tek göz şömineli evin hanımıdır. Kumsaldaki kayanın üstüne oturup denize batan güneşi saatlerce izlerken muhtemelen mübadeleyle memleketini terk eden akrabalarını düşünür, belki de denize açılıp bir daha dönmeyen denizci sevgilisini beklerdi. Günlerden bir gün köylüler artık onu göremez olurlar. Cansız bedeni bile bulunamaz...

1965 – 1970 yılları arasında Ertuğrul Ekici adında bir ziraat mühendisi, geleneksel bahçecilik kültürünün doğal parkı durumundaki vadinin kadim ağaçlarını, köylülerin “insan beli kalınlığında” diye ifade ettikleri narenciyeleri kesti. Projesi, kısa zamanda çok verim veren cinsler yetiştirmek yani endüstriyel tarım yapmaktan ibaretti. Bu amaçla sulama havuzu ve beton künkler inşa etti. O tarihlerde Ölü Deniz’e ancak bir traktör yolundan ulaşılabiliyordu. Bu yüzden vadideki çiftliğin bakımı gereğince yapılamadı. Ertuğrul Ekici vadiyi bırakıp gittiğinde ardında aşırı kâr hırsının tahrip ettiği “viran” olmuş bahçeler bıraktı.

Koleksiyoncu ve fotoğrafçı Rıfat Kılar, 1978 ve izleyen yıllardaki vadi ziyaretlerinde o yıllarda Güdürümsü diye adlandırılan vadiye ilk kez “Kelebek Vadisi” dedi. 1987’de H. Deniz Bayramoğlu, vadiye Butterfly Valley ismini vererek bir kamping - restoran işletmesi açtı. Turizm işletmesi sadece bir araçtı. Amaç doğayla uyumlu bir yaşam modelinin temellerini atmak ve bunu tüm dünyayla paylaşmaktı. Başta müzisyen Nezih Topuzlu ve H. Deniz Bayramoğlu olmak üzere, doğasever bir grup vadiyi koruma misyonu üstlendi. Yoğun bir kampanyayla gereken ilgiyi çekmekte gecikmediler. Bölgedeki imar yasaklarının sürdürülebilir bir koruma için yetersiz olduğundan hareketle, aktif koruma adını verdikleri doğayla uyumlu farklı düşünce ve etkinlikleri bir araya getiren bir merkez oluşturmaya çalıştılar.

Vadi yıllar geçip iyice tanınmaya başladıktan sonra kitle turizminin zararlarından etkilenmeye başladı. Her yıl kamping - restoran işletmesi farklı kişiler tarafından yüksek bedellerle kiralanıyor ve vadiyle bütünleşen eski müdavimlerin ayakları vadiden yavaş yavaş kesiliyordu. Yavaş yavaş olmasının sebebi beri yandan vadiyi koruma mücadelesinin sürdürülüyor olmasıydı. Aslında vadideki ticarî işletmeler yüksek kiralar ve doğal zorluklar nedeniyle hiçbir zaman kâr edebilecek duruma ulaşamadılar. Ancak vadiyi ziyaret edenlerin çokluğu para kazanmak isteyenlerin iştahlarını kabartmaya bugün bile devam etmekte...

Konaklama Fiyatları

Rezervasyona gerek yoktur. Çünkü vadiye gelenler genellikle planladıklarından daha fazla kalmaktadırlar ancak 100 dönümlük Vadide yer bulamama sorunu yoktur, her zaman yerler müsaittir.

01 Haziran 2007 - 01 Ekim 2007 tarihleri arasında :Sınırlı sayıdaki bungalovlarda konaklama ücreti: 37 YTL gün/kişi başı *

Bizim vereceğimiz ya da kendi getireceğiniz çadır ve çardaklarda konaklama ücreti: 32 YTL gün/kişibaşı. Açık büfe kahvaltı ve akşam yemeği(mümkün olduğunca yerel ve doğal ürünler) konaklama fiyatlarına dahildir.(Öğrenciliğini belgesiyle belgeleyen talebelere 30 ytl)(ihtiyaç vukuunda gönüllü yardımlarına karşılık daha indirimli fiyatlar)

Her türlü konaklamada yatak, yastık, kılıf, pike ya da battaniye verilir. 7 yaş ve altı ziyaretçilerden ücret alınmaz.

Konaklama Çeşitleri

Bungalow: Yerden 50 cm yüksek, alanı 2.50 X 2.50 yüksekliği 2.00, tahta
Çadır :"Dome" tipi 2 kişilik çadırlar ve sınırlı sayıda 4 kişilik çadırlar.
Çardak: Etrafı açık, üstü asma ile ya da çatı ile örtülü, 2 ila10 kişinin beraber yatabileceği, dormitory-room ifade edilen çardaklar. Asmalı çardağı görseniz bungolowda kalmazsınız
Sahil ya da ateş başında kıvrılıp yatma..08:30 sabah güneşine hazırsanız ...

Yiyecek ve İçecekler Kahvaltı : Odun ateşinde kızartılmış ekmek, köy ürünü kahvaltılık Öğle Yemeği : Izgara + sınırlı menü + snack Gece Öğünleri :Çorba, fırında patates, arka taş evde aktiviteler

Vejetaryen Mutfağı Akşam Yemeği: Zengin açık büfe Snack Bar: Her çeşit tost, hamburger, sandviç, omlet, spagetti, patates kızartması Taş Evde ekolojik ürünlerle yapılmış yiyecek ve içecekler ( Çok Yakında..)

Tuvalet ve Duşlar Tuvalet ve duşlar ortaktır. Sıcak su bulunur.
İletişim içinVadi ofis: 0555 632 02 37 Diger : 0535 4099570 / 0555 693 63 48Fethiye ofis: 0 252 614 26 19
thebutterflyvalley[at]gmail.com

Ulaşım

En yakın havalimanı Dalaman dır. Dalaman-Fethiye arası, Havalimanı Servisleri ile 1 saat 15 dk sürer. Şehir merkezi ve otogar önünden Ölüdeniz e giden minibüslerin, son duraktaki varış noktasında, Kelebekler Vadisi ne ulaşımı sağlayan servis teknesini görmek çok kolaydır.

Ayrıca günlük gezi tekneleriyle de ulaşmak mümkündür.

Servis teknesi Ölüdeniz den 11:00, 14:00 ve 18:00da, dönüş için de 09:00, 13:00 ve 17:00'da Kelebekler Vadisi nden kalkar.

Tekne gidiş-geliş ücreti 10 YTL' dir.

Kaynak - Fotolar ve Yazının Orjinali: http://kelebekvadisi.azbuz.com/

*Sayfadaki rakamlar diğer yıllarda farklılaşacaktır. Orjinal sitesinden takip edebilirsiniz.

Ankara'nin 'gizli cenneti'

BEYPAZARI ilçesi sınırları içinde yer alan Eğriova Yaylası, Ankara'nın turizm merkezi olmaya aday gösteriliyor.

Beypazarı'nın 50 kilometre kuzeyinde bulunan, 1600 metre rakımlı, sarıçam, karaçam ve köknar ormanları arasındaki Eğriova Yaylası'nı keşfeden Ankaralılar, bölgenin ormanları ve ahşap evleri ile Karadeniz'i, pınarların oluşturduğu göletle de Abant ve Uzungöl'ü aratmadığı görüşünde.

Ankara'nın stresinden uzaklaşıp doğayla baş başa kalmak isteyenlerin "gizli cennet" dediği Eğriova Yaylası'nda 11 bin 749 hektar ormanlık alan var. Yaylada her an geyik ve tavşan başta olmak üzere yaban hayvanlarına rastlanabiliyor. Eğriova'da tatil yapan vatandaşlar, bölgeye sadece doğaseverlerin gelmesini istediklerini belirtiyor ve "Doğanın kıymetini bilmeyen insanlar gelip buraların güzelliklerini yok etmesin" diyor.

AA


Bu son cümleye ben de katılıyorum... :)